GENEL TARİH VE EDEBİYATIMIZIN DEVRİMCİ KURAMCISI, şAİR, yAZAR, dİLBİLİMCİ BİLGE DÜŞÜNÜR AySaltuk v.öntaş‘la ilgili ÖZET BİLGİ SUNUMU
Aysaltuk v.Öntaş ; 2018 Kırşehir
yazınımızın (edebiyatımızın) TAÇ‘ lı belleği,
Asyatik Halkların Kutlu bilgesi
fotoğraf : (Aysaltuk V. Orçun Öntaş– Ekim 2018 Kırşehir)
(-Ağsal içerik; Tigin Orçun Öntaş – 2008)
Snt. Tarhç. K.H. Özkürk
“… AySaltuk v.Öntaş etkili toplumsal mücadelesiyle birlikte, yazınsal ve bilimsel çalışmalarıyla da; kendi “yüzyıl“ının “bilge devrim“ cisi olmayı “kotarmış”, sürecinin önce “siyasal eylemci” si, sonra da, kendi “kavga“sının yazınsal “söylence“ sini yaratan, yazan;
yazdığı bu kutlu “destan“ ının öyküsünü eserleriyle, panel ve konferanslarıyla halkına, ülkesi ve dünya çocuklarına anlatan; tüm bu birikim ve yetenekleriyle kendisini halkının, sevenlerinin, okurlarıyla, konat (Selçuklu Saltukluları)’ının yüreklerine belleklerine kazıyan bir büyük “anlatı“cı, bilge bir halk “devrimci” si, düşünür’üdür.
AySaltuk v. Öntaş, “Kan” ve “soy” bağı ile bağlı olduğu “Selçuklu Devleti“’nin kurucuları; BüyükBüyük “Ata”ları Selçuk , Saltuk , Tuğrul, Çağrı Bey… / …’ ler gibi; yaşadığı sürecin “Siyasal Girişim”cisi, “eylem“cisidir. Toplumsal Mücadelesi, Bilim ve Edebiyat’çı kimliğiyle birlikte ; “ Selçuklu Saltuklu Tigin” i imzalı üretimleri nedeniyle sorgulanan, yargılanan ilk Selçuklu’ Tigin (şehzadesi) ’idir. O, bu yanıyla ve mücadelesi nedeniyle; “Selçuklu Saltuklularının “Son Savaşçı” Yabgu’su / Tigini olarak görülür ve bilinir. Çünkü, Selçukluların Tarih Sahnesinden Çekilmelerinden Asırlar Sonra; Selçuklu Saltuklu Davası’na sahip çıkan ilk Selçuklu “Tigin”i olarak tarihe adını yazdıran , AySaltuk.v.öntaş.; Erk tarafından, yakın tarihimizde (1925 / 1938 ) ; üyesi olduğu Saltuklu Konatı’na uygulanan büyük “katliam” a, yapılan zulüme karşı çok erken yaşlarda (1967) başlattığı mücadelesini, süreç içinde toplumsallaştırarak, kendisini önce ;
68’lilerin, sonra da Türkiye İşçi Sınıfının önderlerinden biri olarak konumlandırmış; yıllarca süren yargılamalar, cezaevleri yıllarından sonra da, yazınsal ve bilimsel çalışmalarıyla ülkesinin geleceğini ışıtan devrimci bir halk eylemcisi ve bilim insanı olarak halkının arasına, gönlüne dönmeyi başarmış büyük bir eylemci, düşünürdür. …” …. / … ”
” … AySaltuk v.Öntaş; Anadolu Selçuklu ( Saltuklu ) Devleti‘nin Üç Kurucu Selçuklu Hanedan Tigin’inden (1080) ; İnanç Biygu Tuğrul Kasım Saltuk Bey’in “hanedan” çocuklarından – Melikşah Saltuk’un Çemişkezek‘te hüküm süren Saltuklu Han’ları‘nın Torunlarındandır. Anadolu Selçuklu (Saltuklu) Devlet’in 1. HAN’I (sultanı) Kutalmış oğlu Süleyman Şah; 2. Han’ı (Sultanı) (1086) İnanç Biygu Tuğrul Kasım Saltuk ( AySaltuk V.Öntaş’ın soy Ata’sı ) ; 3.Han’ı (Sultanı) da; İnanç Biygu’ Tuğrul’un Kardeşi Hasan Gazi Saltuk Bey‘dir. ( Aksaray’ daki Sultan Hasan Dağ‘ı na adını veren Selçuklu Sultanı’dır. ) (İnanç Biygu Tuğrul Kasım ve Hasan Gazi Saltuk; Erzurum Saltuklu Devleti’nin Kurucusu Saltuk Bey’in oğullarıdır. / …. / …. / ) ( 16 Aralık 2017 ) ” ÖNEMLİ UYARI “
Aşağıdaki “Yazınsal Basından” başlıklı sunumlardan sonraki (16 Aralık 2017) Tarihli “PAYLAŞIM” la ilgili bölümde de belirtildiği gibi; yazarımız Aysaltuk V. Öntaş, internet ortamında “KURUMSAL İLETİŞİMİN” dışında erişim, iletişim amaçlı “FACEBOOK ya da BENZERİ HESAPLAR’ı” kullanmamaktadır. Yazarımız tarafından düzenlenmiş gibi gösterilen bu tür erişim, iletişim amaçlı “FACEBOOK ve benzeri “SOSYAL MEDYA HESAPLAR’ı ” ; Yazarımızın istenci dışında; AYRIMLI topraklar üzerindeki dil dostları, öğrencileriyle okurları tarafından oluşturulan hesaplardır…
kKAYNAKLAr : yazarla ilgili bazı –ayrımlı – kurumların belgelik ( arşiv ) leri, belgeler, görüşler, dergiler, sunumlar, eğitimci, hukukçu, sendikacı, akademisyen, bilim insanlarıyla, sanatçı ve yazarların Düşünceleri, Görüşleri.. Yazın (Edebiyat)’ ımızın ; – şiir, roman, öykü, masal, oyun, inceleme, araştırma, söylence v.b.– her türü başta olmak üzere: Genel Tarih, Bilim /Sanat /Kültür /Müzik gibi temel bilimlerin ve sanatın her alanında yüzlerce yazınsal ve bilimsel üretimleriyle; aklımızı, yüreğimizi Taç’landıran Şair, Yazar, Dilbilimci Aysaltuk v.Öntaş‘la ilgili aşağıdaki “Tanım“lı bilgi, “Belge” ve yazınsal “Anlatı” lardan oluşan ” bir bölüm ” ; okurlarının, öğrencilerinin, alan uzmanlarıyla, akademisyenlerin “arşiv“sel bilgi isteklerine yanıt olarak; “Bilim Kurulu ” muz tarafından düzenlenmiştir.( a.v.öntaş’ın diğer yapıtlarını incelemek için; ANA SAYFA’DAN yazara ait ESERLER BÖLÜMÜNÜ tıklayınız) özet ” Özel Sunum Bilgileri “
YAZINSAL BASINDAN … Aysaltuk v. Öntaş‘la ilgili sunumlardan örnekler“Kusursuz bir toplumsal belleğe sahip yazar –a.v.öntaş-; “yapıtlarında” Türkçe‘yi bir “virtüöz” gibi kullanıyor. Kutluyorum !..
Prof. Halil Çivi (Dekan) “Yapıtlarında hiç emeklemeden, dizlerinin üzerinde sürünmeden; başı omuzlarının üstünde dimdik koşanbir ışıtmacıA.V. öntaş.”
Yazar Remzi İnanç“…..Yapıtlarında, bir bakıma doğanın “diyalektiği“ni şiirselleştiriyor a.v.öntaş. … “ ONU OKURKEN, DİNLERKEN” Birpastoral Senfoni” dinler gibi oluyorsunuz. İçiniz dışınız çiçekleniyor.”
Eleştirmen-Şair
Atilla Aşut“Yapıtlarında kullandığı şiirsel dil, Dede Korkut‘la yazınsal akrabalığını ele veriyor. Kutluyorum!..”
Prof. İlhan Tomambay” A.V.Öntaş‘ı her okuduğumda, kendimi hayata bağlanmış buluyorum.”
Yazar, şair Zerrin Taşpınar “… (–Aysaltuk Öntaş–) … Türk Dilleriyle ilgili bilimsel ve yazınsal çaba ve çalışmaları nedeniyle; Ulusal ve Uluslararası Edebiyat Dünyasında; Türkçenin “ Yaşayan ” Yurttaşı olarak bilinen; Eğitimci, “ Edebiyat ” ve Türk Dilleri Kuramcısı, Tarihçi, Proto (ön) Türkler Araştırmacısı, Şair ve Yazar …. Aysaltuk Öntaş’ın YARIM ASIRLIK “Rüya”sı olan; AVRASYA DİLLERİ ETİMOLOJİK KURULUMLARIYLA ilgili kendi adını taşıyan Bilim Merkezi’ni, ANTALYA’da gerçekleştirme girişimi, Antalyalılarca da övünçlü karşılanmış, …. tüm çalışmalarını kucaklamışlardır. … ” Prof.Dr. Mehmet Altunkaya (Akdeniz Ünv. Rektör Yardımcısı) –Aysaltuk v.Öntaş Bilim Projesinden – ——————————————————Aysaltuk v.Öntaş, İLGİNÇ, başka hiçbir YAZARA BENZEMEYEN FARKLI ve mutlaka okunması gereken bir yazarımızdır. // Doç.Dr. Faruk Güçlü ——————————————————-
Türk DilKurumu Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi‘nin (ocak 2010 / 697 sayı) Aysaltuk v.Öntaş‘la ilgili “kısaltılmış” Bilimsel Sunumu
Türk Dil Kurum‘u, Türkçe konuşan herkesin Türk dili konusunda DUYARLI olmasını hedeflemektedir. Bu duyarlılığın beklendiği kesimlerin başında topluma yönelik eserler veren, toplumun gözü önündeki sanatçılarımız gelmektedir.
Bu duyarlılığa sahip yazarlarmızdan biri de Aysaltuk V. Öntaş’tır. Öntaş, gerçek bir dil bilinci ve duyarlılığıyla eserler ortaya koyan, tüm eserlerinde Türkçenin kendi olanaklarından, kendi zenginliğinden yararlanan yazarlarımızdandır. Edebiyatın farklı türlerinde daha başka birçok eser veren Öntaş, bu eserlerinin tamamında Türkçe’nin öğretimini hedeflemektedir. Bunu yaparken de başka dillere başvurmadan yine Türkçenin kendi olanaklarından yararlanma yoluna gitmektedir. Eserlerinde çoğumuzun aslında bildiği ama nedense pek kullanılmayan iveğen, esenlenme, istenç, ağı, iye, koyak, erek, açkı, arlanmak, aşevi, yeğin, yengi, artağanlı ve daha pek çok Türkçe söze yer vermekte, bunlarla da güzel ve kendi alanında yetkin eserler ortaya konulabileceğini göstermektedir. Yazarın bugüne kadar otuz’a yakın –bu sunumu izleyen sürelerde 100’ün üzerinde– eseri yayımlanımıştır. Birçoğu da hazırlık aşamasındadır. Bunlardan da büyük bir bölümü öykü türündedir. Şiir, araştırma, inceleme, roman ve oyun türlerinde de eserler veren yazarın çok sayıda masal kitabı da vardır. Yazarın Yazgısızlar, Dil Ağacı, Ilgın Ana, Örtün Bulutları Üstüme, Kurt Yasası, Türküleri İlkyaza Yürüyordu gibi öykü kitapları; Ağaç Yurdun Elleriyse, Güneşle Döndük gibi şiir kitapları; Belgitay, Severken gibi romanlan; Kar Evi Çiçekleri, Baysu gibi oyunları; Kar Yeni Yılla Döndü, İlkyazla Nisan Kardeş mi? gibi masal kitapları; Türk Dilinin Evrilişi, Toplayıcılıktan Günümüze Ana Diller gibi araştırma ve inceleme eserleri ve eğitime yönelik çeşitli yayınlarıyla burada adını sayamadığımız başka birçok eseri bulunmaktadır. Yazarın yukarıda sayılan eserlerinin adlarından bile üretkenliğinin yanı sıra dilimiz konusundaki duyarlılığı rahatça anlaşılabilmektedir. Eserlerinin başında ve sonunda Türkçenin kullanımına yönelik soruşturmalara da yer veren yazar, yine her eserinde, o eserde yabancıları yerine tercih ettiği Türkçe sözlere yönelik ayrıntılı dizinler de vermektedir. Bunlar da yazarın dil duyarlılığını göstermesi açısından dikkate değerdir.Bu bakımdan da yazarımızı kutluyor, eserlerinin ve başarılarının devamını diliyoruz.
TDK Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi
———————————————————
———————————————————–
“… a.v.öntaş, düşünceleri ve devrimci mücadeleleriyle halkının uzak geleceğini “yarın“a konumlandıran öngörülü bir stratejist.. Türkiye İşçi Sınıfının Mücadeleci, savaşçı sendika önderlerindendir. Selam olsun mücadelesine kardeşime, yoldaşıma...” . DİSK Genel Başkanı, Kemal Türkler ———————————————————– “ … 2000’li yılların başında, yönetmenliğini ve sunumunu yaptığım bir televizyon program’ımda, kendisini konuk ettiğimde; entellektüel, tarihsel ve yazınsal “donanım” ından ve program boyunca ; söyleşisini tümüyle öz Türkçe sözcüklerden oluşturduğu cümleleriyle bezemesi onu anlatmak için sık sık başvurulan “bir nehir” gibi akan güçlü anlatımlarından çok etkilenmiştim. Aysaltuk v.öntaş’ın. “Belgitay” adlı romanıyla; diğer eserlerini okuduğumda da anadilimiz Türkçe’mizi olağanüstü bir yetenekle ve dilsel beceriyle kullandığına tanık olmuştum. Kuşkusuz, bilge yazarın yetenekleriyle birikimlerinin, yalnızca Türkçe’yi kullanmayla sınırlı olmadığını biliyoruz. a.v.öntaş, eserleriyle, söyleşileriyle, bilgi ve birikimleriyle, ürettikleriyle; insanoğlunun asırlardır “aklına, sırtına” yüklediği yersiz-gereksiz kalıpları kırarak; toplumların yarınlarını ışıtan ilginç bir bilge olarak çıkar karşımıza. Duruşuyla, tavrı’yla bildiklerimizle, öğrendiklerimiz ve başka öğreticilerle hiçbir şekilde “eşleşmeyen aykırı” bir yazardır a.v.öntaş… … “Arkaik” Türk Tarihi başta olmak üzere, Asyatik toplumlarla ilgili çok değerli araştırmalarla çalışmalarının yanında, Anadilimiz Türkçe’mize yaptığı katkı ve yüzleri aşan eserleriyle birlikte edebiyatımızın yazınsal “hafıza”sında yerini almış bilge bir yazarımızdır. Bu nedenlerle a.v.öntaş; ürettikleri ve oluşumunda bulunduğu yazınsal ve kuramsal her bir birikimi, üretimiyle kendisinden sonraki süreçlerde ve zamanlarda da “saygıyla” anılacak çok değerli bir edebiyat insanı, dilbilimci ve bilim insanıdır. … … Dostluğu’yla , yoldaşlığıyla ve bilgeliğiyle her süreçte öz’ümüzün harcına “farklı” dokunan edebiyatımızın büyük ustası Selçuklu Saltuklularının Tigin (şehzade) ’i a.v.öntaş’ı bir kez daha içtenlikle selamlıyorum… Oğuz Özdem “Karamanlı” lar Tarihi araştırmacısı gazeteci, yazar. ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Bilimsel Sosyalist Hareketi’nin tümünü, tamamını anlamlı kılan, anlamlandıran güçlü bir mücadelenin, pratiğin adıdır A.Vahap Öntaş, Türkiye İşçi Sınıfının Gözüpek, eylemci bilge önderlerinden biridir.“ … Darbecilere ve sermaye’ye karşı verdiği mücadelesi süresince, Bugün ( 2007) olduğu gibi “zından“ larda “ zincirlere, pranga “ lara vurulduğu, ölüm hücrelerinde tutulduğu dönemlerde “ dirençli ve onurlu” mücadelelerinin ardından ; sonra ki tüm süreçlerde, kendisini sürekli çoğaltarak büyütmüş ve hepimizi gururlandıran bilge bir edebiyat okyanusuna dönüştürmüştür. … a.v.öntaş’ın (Bilge Saltuklu)’nun mücadelesi ve bilinçli eylemleri onu, günümüz Dünya Edebiyatı’na taşıyan tüm edebiyat devlerinin, bilgelerinin oluşturduğu bu büyük ağacın hiç dökülmeyecek yaprakları, kırılamayacak denli güçlü dallarından biri yapmıştır. Çünkü a.v.öntaş’ın “sınıfsal uğraşı”, yaşamı , mücadelesi; kişiliği, yazınsal – bilimsel duruşuyla kimseye benzemezliği , kendi olmayı başarmış bir büyük devrimcinin “destansı” öyküsü biz dostları, yoldaşları ve Tüm İşçi Sınıfının bağlaşıkları olan Devrimci Demokratlarla , yorgunluk bilmeyen tüm yurtseverler için vazgeçilmez bir öğreti’dir. Türkiye İşçi Sınıfının Onurlu Mücadelesinin vazgeçilmez bir öznesi, önderidir a.v.öntaş ( Bilge Saltuk )… Cemal Kıral (M.Ali Yıldırım) DİSK 3.Bölge ve Maden-İş Sendikası Ege Bölgesi Sorumlusu…. 2007————————————————————– ” … Aysaltuk v.Öntaş, İçinde yaşadığı toplumun “ toplumsal kurtuluşu” için, öznel‘leştirdiği mücadelesini “öncel“eyerek; etkili “örgüt“sel savaşımıyla birlikte, yazınsal ve bilimsel çalışmalarıyla kendi “yüzyıl“ının “bilge devrim“cisi olmayı “kotarmış” ; sürecinin önce “siyasal eylemci” si, sonra da, kendi “kavga“sının yazınsal “söylence“sini yaratan, yazan; yazdığı bu kutlu “destan“ının öyküsünü eserleriyle, panel ve konferanslarıyla halkına, ülkesi ve tüm dünya çocuklarına anlatan; tüm bu birikim ve yetenekleriyle kendisini halkının, sevenlerinin, okurlarıyla, konatının yüreklerine, belleklerine kazıyan bir büyük “anlatı“cı, halk “devrimci” sidir. “Kan” ve “soy” bağı ile bağlı olduğu “Selçuklu Devleti“’nin kurucuları; BüyükBüyük Ata’ları Selçuk, Saltuk Beylerle onların çocukları Tuğrul, Çağrı , Melikşah ve İnanç Biygu Bey’ler gibi; yaşadığı sürecin “Siyasal Girişim”cisi, “eylem“cisi olmayı başarmış toplumsal mücadelesi süresince yıllarca zındanlarda tutulduğu dönemlerde akıl almaz işkencelere maruz bırakılarak, mücadelesi engellenmeye, varlığı ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. ” … Bir Selçuklu Saltuklu torunu olan A.v.öntaş, yakın tarihimizde üyesi olduğu Saltuklu Konatı’na yapılan büyük kıyıma, zulüme karşı çok erken yaşlarda başlattığı mücadelesini, süreç içinde toplumsallaştırarak, kendisini önce 68’lilerin, sonra da Türkiye İşçi Sınıfının önderlerinden biri olarak konumlandırmıştır. Daha sonra da yazınsal ve bilimsel çalışmaları nedeniyle ülkesinin geleceğini ışıtan bir bilim insanı olarak halkının arasına, gönlüne dönmeyi başarmıştır. a.v.öntaş, tarihimizde önemli bir yeri olan büyükbüyük ataları 8.Yüzyıl Oğuz Yabguluğu (İlteriş Kağan Alp-Togan) ‘yla başlayan ve Selçuklu Devleti önderleriyle devam eden “Bozkır Siyasal Girişimci’ liği geleneğinin, 19. ve 20. yüzyıl Selçuklu Saltuklularının temsilcisi, önderi ve yürütümcüsüdür. Yazınsal ve Bilim çevresindeki dostları, yoldaşları ; “Yaşamı, mücadelesi ve “savaşçı” nitelikleri, birkaç yüzü aşan eserleriyle ve toplumsallaştırılmış “farklı” üretimleri nedeniyle a.v.öntaş’ı, büyük Ata’ları Selçukluların “gen“sel “harita“larının her bir özelliğini taşıyan bir Saltuklu “Tigin‘i olarak görürler ve bilirler. Aysaltuk v. Öntaş’ın, büyük büyük atalarının yüzyılımızdaki “ardılı“ olduğu gerçeğini bilerek (-süreç içindeki zorunlu erk’sel baskılar karşısındaki gösterdiğim bir çok eksikliklerime rağmen-) ; herbir süreçte yanıbaşında olmaya özen gösteren biri olmaya çalıştım. Onu, toplumsal mücadelesi boyunca; çocukluk, ergenlik arkadaşı, yoldaşı olarak izlemek çok heyecan verici olmuştur benim için….Kamil Öztürk Öğretmen Sanatçı / Burdur
(16 Aralık 2017 ) ORTAK AÇIKLAMA…
PAYLAŞILIR !..
– Ailesi / –Yabgu Kayat Aysaltuk V.Orçun Öntaş Asyatik Dilleri Araştırma Bilim Üretim Merkezi / – Selçuklu Yabgu Saltukluları Aysaltuk V.Orçun Öntaş Eğitim Kültür Vakfı
fotoğraf: aysaltuk v.orçun öntaş / 2018 ekim – kırşehir
Türk edebiyatının, “Türkçe” nin yazınsal kullanımı konusunda en duyarlı eğitimci, araştırmacı, oyun yazarı, şair, yazar ve “dilbilimci” ;
Yayınevimizin Bilim Kurulu’yla, Kültür ve Sanat Evi Bölüm Başkanı Aysaltuk V. Öntaş
Yazınsal Sunum
Yayınevimizin, ilgili yazınsal kurumlarınınBölüm BaşkanıAysaltuk V. Öntaş ;
Edebiyatla ilişkisinin yanında farklı “sanat“çı kimliğiyle de “toplumsal” sürece katılan çok yönlü bir aydın. edebiyatımıza kazandırdığı çok sayıdaki yapıtlarında; Türkçe olmayan sözcükleri, bağlaçları kullanmayacak kadar “Türkçe” yi özenle kullanan aydınlarımızdan. Hem günlük konuşmahem deyazınsal dilimizde sıkça başvurduğumuz “ve, yani, galiba” gibi Türkçe olmayan bağlaçlarla sözcükler, onun dağarcığında çizilmiş, silinmiş.
Yapıtlarında kullanmadığı yabancı kökenli “bağlaç” sayısı bu üç sözcükle sınırlı da değil; “adeta, aksi taktirde, amma, ama, fakat, hakikaten, nihayet, zaten, güya, meğer, ..” gibi sözcükler bunlardan bir bölümü yalnızca. Kimi eleştirmenlere göre; “son yüz yıl içinde yapıtlarında (VE) bağlacı kullanmayan Nurullah Ataç‘ın da içinde bulunduğu üç yazarımızdan biri. Yazarımız aysaltuk v.öntaş’ın yabancı bağlaç karşıtlığı salt (ve) bağlacıyla da sınırlı değil, yukarıda vurgulandığı gibi; “o”, Türk dilinde hiç olmamış, sonradan başka dillerden – aşırılarak, devşirilerek– dilimizin yazınsal kirliliğine neden olan tüm “BAĞLAÇ“ ların kullanılmasına karşı olmuş, durmuş; bu yazınsal eylemliliğiyle de “kendi yazın”ını bilinçle oluşturmuş, yaratmış, taç‘landırmış; gelecek kuşakların saygıyla anacağı bir yazın (edebiyat) kuramcısı, devrimcisidir.Türk Dil Kurumu’nun aylık yayın organı olan TÜRK DİLİ DİL VE EDEBİYATI DERGİ’sinin ocak 2010/ 697. sayısında, yazarımız Aysaltuk V. Öntaşla ilgili yapılan bilimsel bir sunumda ; “…(Aysaltuk V.) Öntaş, gerçek bir dil bilinci ve duyarlılığıyla eserler ortaya koyan, tüm eserlerinde Türkçenin kendi olanaklarından kendi zenginliğinden yararlanan yazarlarımızdandır.” Vurgusundan sonra. “ … edebiyatın farklı türlerinde, daha başka birçok eser veren Öntaş, BU ESERLERİNİN TAMAMINDA TÜRKÇENİN ÖĞRETİMİNİ HEDEFLEMEKTEDİR.” şeklindeki, ayırtsal tümceler, salt “seçkin” ci bir yazınsal söylem, taç‘lı sunu olarak değerlendirilmemelidir, değildir. Bilinçli bir yazınsal “yük“lemedir.Edebiyatımızda, “ve” bağlacı olmadan “roman” yazılamaz diyenlere ; değil “ve” siz; yukarıda saydığımız bağlaçları kullanmadan da “TÜRK YAZININ” da; Türkçe bir yapıt yazılabileceğinin örnek bir (ilk)’ idir. Bu yazınsal birikimiyle, dil’sel öncülüğüyle de, Türkçe’mizin yaşayan bilgesidir Aysaltuk V. Öntaş. “Ana” dilimiz “Türkçe“mize özenle, yazınsal duyarlılıkla yaklaşarak konuşan, yazan yazar; kendi ana dili olan “Türkçe“ye duyarlı olduğu kadar, diğer toplumların “Ana Dil“lerinin kullanımıyla korunması konusunda da çok duyarlı. “Ana Dil” konusundaki duyarlılığını, yapıtlarının “sunum“unda şöyle seslendiriyor Aysaltuk V. öntaş; “Her dil, kendini yaratan, oluşturan insan topluluklarının binlerce, milyonlarca yıl süren topluluk yaşamlarının ürünüdür, sonucudur.Bu özlü yanıyla diller, kendilerinin yaratıcısı olan toplumlara aittir. Dil kıyıcılığı yapanlar, yaşadıkları tarihsel sürecin kültür eksilmesinin özdeği (maddesi) olduklarını bilmelidirler. Dillerin de insanlar gibi canlı varlıklar oldukları unutulmamalıdır. “Ana dil” ler, dirimsel (biyolojik) dillerin ağız boşluğundaki yeteneklerinin en “kutsal” sonuçlarıdır. Ölen, öldürülen her bir insanla; bildiği dillerin de öldüğü, us‘tan (akıldan) çıkarılmamalıdır hiç!..Öyleyse diller, ait oldukları toplumların ellerinden alınmamalıdır. Tersine, o dilin ait olduğu topluluklarca kullanılmasının koşulları yaratılmalı; özendirilip, evrensel kültür mutfağında yerini alması sağlanmalıdır.
…..Kazakistan‘ın başkenti Alma- Ata yakınlarındaki Esik kasabasında yapılan kazılarda; üzerinde 26 harften oluşan Göktürk yazısı bulunan gümüş bir kap, Türklerin tarih sürecindeki yazıyla olan yolculuğunun bilinen ilk halkasıdır. Bilim adamları bu kabın M.Ö. V. , 1V. yüzyıla ait olduğunu saptamışlardır. Dil biliimciler bu yazının Göktürkçe yazısının ilk (arkaik) dönemlerine ait olduğu yargısına varmışlardır. Türklerde yazının M.Ö. V. yüz yılda kullanıldığının ilk yazılı belgesi olan bu tarihsel belge; Türk dilinin diğer diller içindeki konumunu, önemini belirtmeye yeterli olsa gerektir.Her toplum gibi Türkler de, üzerinde yaşadığımız anakaranın önemli bir gerçeğidir. Bu nedenle, binlerce yıllık kutlu bir dil geleneği olan ulusumuzun, söz varlığının giderek bozulma noktasında olması düşündürücüdür! Tarih, kendi dili için var olamayanların; birilerinin dillerinin yaşatıcısı durumuna düştüklerine çok tanık olmuştur.
Dağarcığımızda bulunan her bir yabancı sözcüğün yerine “Türkçe” karşılıklarını koymanız, kullanmanız dileğiyle….” Diyerek, öngörülerini sıralıyor…Yazarın şimdiye değin anlattığımız dil duyarlılığıyla örtüşen uyarılarından birini daha, burada vermeyi yararlı buluyoruz.
Yazar yapıtlarının hemen başında okuyucusunu yazdıkları kurmacalarla ilgili uyarıyor; ” Öyküler, çağdaş yazın kurmaca teknikleriyle oluşturulmuş, öz Türkçe sözcüklerle yazılmıştır...
Yazınsal üretim yapanlarla, aydınların ilgisizliklerine bir de duyarsızlıkları eklenince Türkçemiz yabancı sözcüklerin artağanlı (bereketli) tarlaları durumuna gelmiş, getirilmiştir… Bu gün eğitim yapıtları başta olmak üzere, yazınsal (edebiyat) yapıtlarımız, adlarımızla kent sokaklarımız yabancı sözcüklerin akınına, yıkımına uğramıştır.
Ancak kimi yazarlarımızla aydınlarımız, dilimizde karşılıklarının var, kullanılır olmasına karşın Türkçe sözcüklerinin yerine yabancı karşılıklarını kullanmayı yeğlemekte, dilimizin kirlenmesinin temel nedeni olan bu alışkanlıklarını sürdürmektedirler. Bu eylemlerini de ” Dilde zenginlik (!)” olarak algılayıp, savunmaktadırlar. Yapıtlarında dayançla (ısrarla) Türkçe sözcükleri kullanmaya çalışan yazıncılarımızı, aydınlarımızı da “çağ dışılıkla” suçlayabilmektedirler.
Türkçe sözcük kullanma duyarlılıkları, tasaları (kaygıları) olmayanların yabancı sözcük kullanma alışkanlıkları; bugün ana dilimizin yazın (masal, öykü, şiir, roman), bilim, kültür dili olmasını tartışır konuma getirmiştir….fotoğraf: yazarın babasıyla, anası (1973) Türkçemizin ne denli bir çekinceyle (tehlikeyle) karşı karşıya bırakıldığına, bozuma uğradığına tanıklık etmesi dileğiyle; belleğinizden gelişi güzel on sözcük belirleyip; belirlediğiniz bu sözcükleri “sözlük“lere bakarak hangi dilden dilimize girdiğini saptayınız. Büyük bir olasılıkla belirlediğiniz bu on sözcüğünüzün en az 6’sının yabancı kökenli olduğunu saptayacaksınız.. Böylesi “yorucu (!) bir ““araştırma”ya girmenize de gerek yok; bulunduğunuz, yaşadığınız kentlerin ana yollarına, sokaklarına, işyeri adlarına bakmanız yeterli olacaktır… Çocuklarımızın kutlu bir geleceğe yönlendirilmesinde büyük çabalarıyla, katkıları olan öğretmenlerimizle, yetişkinlerin; “öz Türkçe” sözcüklerin yeniden kullanımını sağlamadaki duyarlılıklarına bir katkım olsun istedim. Ana dilimizin yaşaması, Türkçemizin bizden sonraki kuşaklara kirletilmeden bırakılması için, bilinçsizce dağarcığımıza yüklediğimiz yabancı bir sözcüğün yerine, TDK sözlüklerinde karşılığı olan Türkçesini kullanalım. Kullanmayanları uyaralım. Bunları çocuklarımıza öğretelim!.. Dilimize iyelenelim (sahiplenelim)!..Söz varlığımızı koruyalım!.. Sözcüklerimiz çocuklarımızın dudaklarında hep gülsün, onlarla gelişip büyüsün!..Unutmayınız, salt (yalnız) toprak yurt (vatan) değildir insanlara, toplumlara!.. İnsanın gerçek yurdu kendi ana dilidir. Yabancı bir ülkeye gittiğinizde yurdunuzdan hangi bir parçayı alır da götürürsünüz cebinizde, yanınızda?.. Oysa, diliniz gittiğiniz her yerde sizinledir. Yaşadığınız sürece sizi hiç bırakmayacak tek özvarlığınızdır. Siz onu bırakmadığınız sürece. Diliniz sizin gerçek yurdunuzdur… Bu nedenle gelecekteki dünya düzeninde yer alacak uluslar; dilini yitiren toplumların Güneşlerinin bir daha hiç doğmayacağını bildikleri için; dillerine, kültürlerine sığınırlar; onu taçlandırarak korurlar hep!Her sabah kendi söz dağarınızdan yeni bir sözcükle uyanmanız, doğmanız; “Ana Dil’inizin“ sözcükleriyle donanmanız dileğiyle..aysaltuk v.öntaş” Diyerek, yazar; taç’lı duygularını, düşüncelerini, usumuza, yüreğimize kazıyor!…Yazarın “dil“le ilgili duyarlılığı salt yazdıklarıyla, yapıtlarıyla da sınırlı değil hiç.fotoğraf : a.v.orçun öntaş Bilim, kültür, sanat insanı olarak; sanatın ve kültürün tüm alanlarına, dallarına, bu duyarlılığını taşıyor, bilgeleşiyor çocuklarının, insanının yüreğinde…yukarıdaki bölümde de vurgulandığı gibi; aynı iki paragrafı yinelemek gerekirse;Türk Dil Kurumu’nun aylık yayın organı olan TÜRK DİLİ DİL VE EDEBİYATI DERGİ’sinin ocak 2010 sayısında, yazarımız Aysaltuk V. Öntaşla ilgili yapılan bilimsel bir sunumda ; “…(Aysaltuk V.) Öntaş, gerçek bir dil bilinci ve duyarlılığıyla eserler ortaya koyan, tüm eserlerinde Türkçenin kendi olanaklarından kendi zenginliğinden yararlanan yazarlarımızdandır.” Vurgusundan sonra. “ … edebiyatın farklı türlerinde, daha başka birçok eser veren Öntaş, BU ESERLERİNİN TAMAMINDA TÜRKÇENİN ÖĞRETİMİNİ HEDEFLEMEKTEDİR.” Denilmekte, yazarın eserleriyle bilimsel çalışmalarını Türkçenin kendi öz kaynaklarıyla, olanaklarıyla taç’landırdığını okurlarına övünçlü duyurmakta; yazınsal tüm eserlerinin Türk Dilinin doğru öğrenimiyle öğretiminde birer “ ÖRNEK “ lem oluşturduğunu yazmaktadır. Türk edebiyatında, Türkçeyi en iyi kullanan yazarlarımızdan biri olarak kabul edilen Türk Dilleri ve Türk Edebiyatı Tarihçisi, Kuramcısı, Ön (proto) Türkler Araştırmacısı, eğitimci, şair ve yazar, Yayınevimizin Kültür ve Sanat Evi Bölüm Başkanı Aysaltuk Vahap Öntaş, tüm, yazınsal çalışmalarından da anlaşılacağı üzere; edebiyat dünyasınayüzlerce eser kazandırmanın yanı sıra;yazarımız Aysaltuk v.öntaş‘ın, “iktidar“ların siyasal düşüncelerine aykırı bir düşünsel yapısı olmasına, salt düşüncesi nedeniyle yıllarca zındanlarda kalmasına, bırakılmasına karşın; aysaltuk v.öntaş – fotoğraf : 1977 “o” nun mücadelesine, yazınsal bilgeliğine, birikimine, bilim adamı duruşuna, tarafsızlığına saygı duyulması nedeniyle, diğer “ilk” lerinde olduğu gibi; MEB‘ ına bağlı tüm öğretim kurumlarında yazınsal, bilimsel paylaşımda bulunmasına engel çıkarılmayan, olunmayan “ilk” yazarımızdır. Yazarımız, hiç bir çıkar ilişkisine girmeden “Ana Dilimiz Türkçe”yle ilgili çeşitli bilimsel çalışmalar, sunumlar yaptı;“AYRIMLI – ARDIŞIK ” 20.000 saati aşkın; YAZINSAL ve BİLİMSEL sunumlar, söyleşiler gerçekleştirerek;“YÜZBİN” lerce katılımcının us‘unda, yüreğinde “Ana Dilimiz Türkçe”yle ilgili bir duyarlılık oluşmasına katkıda bulundu. TDK’nun aylık yayın organı olan, TÜRK DİLİ DİL VE EDEBİYAT DERGİ’sinin yukarıda belirtilen ilgili sayısında, vurgulandığı gibi; “ …edebiyatın farklı türlerinde, daha başka birçok eserler verenÖntaş.” Değerlendirmesinin ardından, yazarın; “ “Onlarca” eserlerinden de söz ederek, “Onun”, –yazarımızın–yazınsal üretkenliğini özellikle belirtmektedirler. Anılan dergi, yazarımız Aysaltuk v.Öntaş’la ilgili, sunumunun devamında;fotoğraf : a.v.orçun öntaş “ … edebiyatın farklı türlerinde daha başka birçok eser veren Öntaş, BU ESERLERİNİN TAMAMINDA TÜRKÇENİN ÖĞRETİMİNİ HEDEFLEMEKTEDİR. Bunu yaparken de başka dillere başvurmadan yine Türkçenin kendi olanaklarından yararlanma yoluna gitmektedir.Eserlerinde çoğumuzun aslında bildiği, ama nedense pek kullanılmayan (………..)… gibi daha pek çok Türkçe söze yer vermekte, bunlarla da güzel ve kendi alanında YETKİN ESERLER ORTAYA KONULACAĞINI GÖSTERMEKTEDİR.-yazarın– ; (… ..) gibi araştırma ve inceleme eserleri ve eğitime yönelik çeşitli yayınlarıyla, burada adını sayamadığımız başka birçok eseri bulunmaktadır. Yazarın yukarıda sayılan eserlerinin adlarından bile üretkenliğinin yanı sıra dilimiz konusundaki duyarlılığı rahatça anlaşılabilmektedir. …. .Eserlerinin başında ve sonunda Türkçenin kullanımına yönelik soruşturmalara da yer veren yazar, yine her eserinde, o eserde yabancıları yerine tercih ettiği Türkçe sözlere yönelik ayrıntılı dizinler de vermektedir. BUNLAR DA YAZARIN DİL DUYARLILIĞINI GÖSTERMESİ AÇISINDAN DİKKATE DEĞERDİR…..”Denilmekte, yazarın yazınsal biçemi (uslup)’yle dilsel birikimlerinin, Türkçenin ana damarlarından beslendiğini, eserleriyle bilimsel çalışmalarını Türkçenin kendi öz kaynaklarıyla, olanaklarıyla taçlandırdığını okurlarına övünçlü duyurmakta; yazınsal tüm eserlerinin Türk Dilinin doğru öğrenimiyle öğretiminde birer “ ÖRNEK “ lem oluşturduğunu yazmaktadır.
Yazarımız Aysaltuk Vahap Öntaş, Ana Dilimiz Türkçemizle ilgili birikimlerini, Ankara ilimiz başta olmak üzere yurdun ayrımlı bölgelerindeki eğitim kurumlarında söyleşiler, paneller, konferanslar, YAZINSAL – BİLİMSEL “aYRIK – aRDIŞIK“ sunumlarla, etkinliklerle paylaşmaktadır.katılımcılar üstünde etkin ve kalıcı bir Anadil Türkçe “FARKINDALIĞI” yaratacak; tüm bu bilimsel çabalarıyla, uygulamalı eserlerinin; dil öğrenimiyle, öğretiminde kullanılmakta olan“Teknik Araç Ve Gereçlerin” yetkinleşmesine; katılımcıların “Türkçe Söz Varlıklarıyla; Türkçe kullanımlarının” gelişmesi konusunda, etkili bir “DİL” bilinci oluşturmaktadır.Değerli bilim insanının çabalarını, çalışmalarını esenliyoruz……
ÖDÜL KÜLTÜR SANATEVİ.tigin orçun
A – YAZILI BASIN’ dan
Prof.Dr. Halil Çivi (E.Dekan) / İzmir
ORÇUN ÖNTAŞ ; “Ey Oğul” Şiirinin, “Saltuklu Tigini (Prensi) !..
DEVRİMCİ BİR AYDININ, ŞAİRİN, AĞRILI YÜREĞİ!..
“ Bu Anlatı, Tarihe Not Düşülmek İçin Yazıldı !. ”
– Yazıda anlatılan tüm olaylar gerçektir ve olaylar, yaşandıkları süreçlerin tozlu raflarından, gün ışığına çıkarılmayı ve “Yabgu Saltuklularının çocuklarının, uğradıkları haksızlıkların hesabının sorulmasını” beklemektedir. –
35 yıl önce 12 Eylül zındanlarında genç bir devrimci babanın yazdığı “Benim Yaram Sargı Öksüzüdür” adlı şiir kitabının, küçük kahramanı “Saltuklu Tigini” Orçun Öntaş’ın yokluğu, geride kalanlarının yüreklerindeki acıları daha da büyüterek çoğalıyor hergün. Bu yokluğu da sevenleri, arkadaşları, Yabgu Saltukluları Ontaş’lar ve annesiyle babası yakıcı bir acıyla daha da çok duyumsuyor. Her çocuğun anne ve babası gibi, Orçun’un da annesiyle babası için yaşamsal bir değeri olduğunu; derin duygularla hissediyorum. Ben de Orçun için yapılması kararlaştırılan; “Etkinlik”lerle ilgili ne yapabileceğimi düşündüm. Cenazeye uzun süren bir yolculuktan sonra katılmıştım. Orada gördüklerim, yaşadıklarım; içimde, yüreğimde yalnız yaşatacağım, bir acılar “tutamı” değildi. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinin en karanlık günlerinde, tüm aydın aileleri gibi, birbirlerine kenetlenerek, kendilerine uygulanan zulüme karşı direnen bir ailenin mücadelesine sahip çıkmış kalabalık bir bozkır (H.bektaş) halkı, beni çok etkiledi. Bu içten, duygulu bozkır halkının içinde, arasında ben de yabancı duyumsamadım, aksine güvenli buldum kendimi; onların bu devrimci aileye gösterdikleri ilgi, bağlılık övünce değer kutsal’lardı doğrusu… Cenaze günü gördüklerimi ve bu mücadeleci aile ile ilgili daha önceleri duyduklarımı, bildiklerimi, yaşadıklarımı, Taç’lı bulduğum yaşam mücadelelerini ve halklarının gönlündeki duruşlarını; kayda geçilmesini sağlamak üzere şimdi olduğu gibi bir “anlatı” yla da olsa, (her süreçte yaşanmış, belgelenmiş olaylar olması nedeniyle) yineleyerek; geçen süreçlerde bu aileye yapılmış zulümleri bir kez daha anımsatarak; insanların yüreklerinde yeniden yargılanmalarını sağlamalıydım…Yaşadıkları her dönemde, çok ağır bedeller ödemek zorunda bırakılmış bu ailenin öykülerini, tarihin önünde bir kez daha paylaşarak kayıt düşmeliydim. Bir bilim insanı duyarlılığıyla ve tarafsızlığıyla her bir insanın, toplulukların yaşadıkları süreçlerin “kutsal” özneleri olduklarını, söylemeliydim, anlatmalıydım…Bir dönem, bu ülkenin tüm yurtseverleri gibi zındanlara gencecik bir insan olarak girdikten yıllar sonra, halkının gönlüne, arasına; bir şair, yazar, düşünce insanı, bilim-kültür adamı olarak dönmeyi başaran; [1]mücadeleci, kararlı yüreğiyle şimdi halkının arasında, baş edilmesi güç acısıyla dik durmaya çalışan Orçun’umuzun babasıyla Büyük Ataları Yabgu Selçuklu Saltuklularının yakın tarihteki acılarını anlatacağım, paylaşacağım bu yazımda.Sayın Aysaltuk V. Öntaş’ın; bu yurt topraklarında kavga arkadaşlarıyla birlikte yürüttükleri bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin öznesi olan “68’li” ruhunun, karanlıkları santim santim, metre metre yırtarak; aydınlanmanın yolunda ışık ışık geçerken; düşüncesi nedeniyle defalarca ceza evlerine, zındanlara atılır. 2007 yılında Sincan Kapalı Cezaevinden yazdığı aşağıdaki dizelerinde;“ /// Tel örgülere sığınmışım, kanamışım /// Tel tel, lime lime dökülmüş etlerim // Ağılı dikenlerin kaypaklığı sırtımda /// Sırtlanların, çakalların sarı gülüşleri /// Pençeleri etimin üstünde kara, kirli /// Yüreğimde sen, halkım /// Amcam Yağansu’nun beşikteki torunu Yarbükü’nın kınalı elleri bir de… /// Hoşça kal bozkır göğümün Mavi Gülüşü /// Ağlama, yırtma, kanatma göğsündeki yalnızlıkları, ayrılıkları / Aksaçlı Hanım Ana’mın kucağında sevgimiz /// Geride bıraktığım kınal // Direniş türkülerim bir de…” Der. Kavgasına sığınır her dönem olduğu gibi. Yazarın (Bozkır Gülüşü) kitabından alınmıştır.
Sayın Aysaltuk V. Öntaş, her türlü baskılara aldırmadan, karanlıkları nasıl geçtiğini; yarım asırlık bu devrimci mücadelesinin “BEDEL” ini şimdi olduğu gibi nasıl, nelerle ödediğini de anlatacağım, yazacağımSayın Aysaltuk V. Öntaş, Türk Eğitimi başta olmak üzere; Kültür-Sanat– Bilim–Müzik ve Edebiyat gibi sanatın birçok alanlarında ürün vermiş bir aydındır. Onunla ilgili yazınsal ve toplumsal üretim yapan bir çok, akademisyen, sanatçı ve eleştirmenlerin değerlendirmelerini kuşkusuz bu “Profil” de vermek olanaklı değildir. Ancak, ülkemizdeki Dil, Kültür, Sanat ve bilim üretme yeteneğinin öznesi durumunda olan Türk Dil Kurumu’nun yayın organı olan Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi’nin, Ocak 2010 sayısında Orçun’umuzun babası Sayın Aysaltuk V. Öntaş’la ilgili yaptığı uzunca bir bilimsel sunumda da belirttiği gibi “ “…Aysaltuk Vahap Öntaş, gerçek bir dil bilinci ve duyarlılığıyla … “ …edebiyatın farklı türlerinde daha başka birçok eser veren (… ..) …. Yazarın, araştırma ve inceleme eserleri ve eğitime yönelik çeşitli yayınlarıyla burada adını sayamadığımız başka birçok eseri bulunmaktadır…”. Vurgusu yapılarak, onun Türk Edebiyatındaki yerini ve önemini belirtmiştir.Işıtmacı, devrimci çizgisinden hiç sapmadan, hiçbir baskıya, zulme boyun eğmeden, ödün vermeden aile değerlerini, mücadelesini yücelten; Türk Edebiyatına, Eğitimine, Bilim-Kültür-Sanat mutfağına kazandırdığı yüzlerce eserin sahibi Sayın Aysaltuk V. Öntaş’ı, mücadelesinden örnekler vererek, bildiklerimi anlatarak, bu belgeyi; tarihe bir not düşmek, belgelemek için yazıyorum… Her ölüm, insan hayatında büyük sarsıntılara, duygusal alt-üst oluşlara neden olur. Tüm toplumlar, ayrımsız her bir canlının, insanın toprağa dönüşünü; “tanrısal” bir gereklilik, zorunluluk olarak algılar, sorgusuz, koşulsuz umutsuzca olurlarlar bu kut’suz, istem dışı ayrılıkları…Bazı ölümler de, kendisinden önceki ölenlerin acılarını arkasına alarak büyür, çoğalırlar gün gün… Birbirinin devamı, yinelenmesi sayılan bu ölümlerin acıları ,”paydaş” tır ve tarihe not düşülür. Hiçbir zaman acıları geçmez, kabuk bağlamış ağılı yaralara benzerler her birisi; bu tür yitiklikler çoğaldıkça, toplumun belleğinde derin izler bırakırlar ve geçmişteki kabuk bağlamış yaraları, acıları su üstüne, buz üstüne çıkarırlar… Böylesi toplumsal yaralar; kınında saklı tutulan öç, tutku “sarmal” lı keskin bıçaklara benzerler.Arkalarında, çınar yaprakları gibi iz bırakanların çığlığını; tarih, tozlu raflarında tutmaz, bırakmaz. Toplumsal belleğin yaratıcısı ülke aydınlarının bilgelikleri, duruşları, bir bildirge (manifesto) dir geride bıraktıklarına. Yine de insanlık; çocuk ve genç ölümleriyle, toplumsal işlevlerini henüz bitirmediklerine tamamlamadıklarına, inandıkları kişilerin ölümlerini, “Tanrılara” karşın olurlamazlar.Bu nedenlerle, YABGU SULTUKLULARI olarak da bilinen; Selçuklu Saltuklularının (1071 – 1202) son hanı Melikşah Saltuk’un (1202) çocukları olan, Dersim Çemişkezek hanlarının soyundan inen Öntaş’lar da; çok genç yaşta toprağa verdikleri “Devrimci” oğulları Orçun Öntaş’ı, hem çok genç hem de birikimleriyle toplumsal beklentilerine yanıt verebilecek bir aydın olarak görmeleri nedeniyle, yitirdikleri bu genç adam için büyük acı yaşıyorlar!..Orçun, ailesiyle sevenleri kadar; Türkiye aydınlanma hareketini başlatan, bağımsızlık, demokrasi ateşini yakan babasının yoldaşları 68’liler için de sembol bir isim!..12 Eylül darbecileri ülkenin göğüne, toprağına zulüm karanlığını örttükten sonra, yurdun her köşesinde aydın avı başlatırlar. Küçük Orçun’un babası da , “TKP” Ana davasından tutuklanır, Ankara Emniyetinde özel olarak oluşturulmuş “DAL” grubunda; doktorların ve askeri savcıların denetiminde; çocukları ve ailelerinin gözleri önünde, akıl almaz yöntemler kullanılarak, yüzlerce aydınla birlikte gece gündüz demeden 40 gün sorgulanır.O dönem, değil “TKP” nin adını söylemek; kişinin, bu üç harfi yan yana getirip kendisinin dahi düşünmeye cesaret edemediği bir süreçtir. Oysa Orçun bu dönem daha 7’sinde bir çocuktur ve “TKP” davasından tutuklanmış bir adamın oğludur!.. Ülkedeki tüm devrimci aydınların aileleri gibi Orçun ve annesi de çevresindeki tüm tanıdıkların, akrabalarının darbecilerden kendilerine bir zarar geleceği duygusuyla yalnız bırakılırlar!.Küçük Orçun’ın babası Aysaltuk V. Öntaş ve arkadaşlarının yargılanmaları çok uzunca bir dönemi kapsar. Eşleri, babaları zındanlarda olan aileler; akıl almaz sıkıntılarla yüzyüze gelirler. Korkudan dostları, yakınları, değil onlarla ilgilenmek, suskunluklarıyla kendi köşelerinde olanları izlemek zorunda bırakılmışlardır. Bu süreçlerde annesiyle olanları göğüslemeye çalışırlar. Küçük Orçun; annesini, babasının yoldaşlarının çocuklarına, ailelerine; çocuk yüreğinin yettiği kadar korumaya çalışır, duyarlık gösterir, görüş günlerinde onların yakınlarının, babasının çamaşırlarını taşır, asker cop’larına karşı en önde olmaya, durmaya özen gösterir. Baba Aysaltuk V. Öntaş, uzunca süren tutukluluk döneminde; içinde bulunduğu cevaevi koşullarının ağırlığı nedeniyle, Orçun’un olumsuz etkilenmemesi için Avukatları aracılığıyla onun cevaevine getirilmesi isteğine direnir. Avukatı Rahmetli HALİT ÇELENK ( 12 Mart’ta Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının da avukatı ) babayı güçlükle ikna eder. Aysaltuk V.Öntaş, o günlerde hücresinde “ kural”sızlık gerekçesiyle düzmece Sıkıyönetim Yargıçları’nın Mahkeme kararlarıyla “Ölüm Hücresi”ne konulmuştur.Bir kış günü Sayın Öntaş, prangaya ve zincirlere vurulmş halde , Küçük Orçun’la buluşmaya getirilir. Baba ve oğlu, büyük bir sessizlik içinde birbirleriyle gözgöze gelirler. Aylardır zındanda tutulan Aysaltuk V. Öntaş; karanlıktan gün ışığına çıkarıldığı için gözlerinden istem dışı akan yaşlara engel olamaz; . Baba ve avukatları küçük Orçun’un bunu yanlış değerlendirebileceğini düşünerek, açıklama yaparlar. Orçun babasını, babasının çevresinde konumlanmış onlarca askerleri izler bir süre. Gözyaşlarının aşağıları düşmesine engel olmaya çalışır; sonra babasıyla arasındaki tel örgülerin kurşuni demirlerine geçirir küçücük parmaklarını. Bütün gücünü toplar, öç, öfke sinmiş sesini oradakilerin duyabileceği bir yeğinlikle: “Seninle Onur Duyuyorum Babacığım!..” Der… Darbecilerin uygulayıcılaı daha fazla görüşmelerine izin vermezler. Orçun; dizlerinin üstüne bir kez daha çöker konuma getirir kendini; elinde bir silah varmış gibi makineli sesi çıkararak babasının ardından her bir yeri tarar (!..) Bu hüzünlü karşılaşma ve Orçun’un babası için kurduğu tümce, çocuksu “eylemi” mahmushanenin tellerini, demirlerini, duvarlarını kısa süre içinde dolanır; tüm demokrasi, özgürlük ve bağımsızlık ateşiyle yanan yurtseverlerin gövdelerini, yüreklerini kucaklar.Baba, bu hüzünlü karşılaşmayı, küçük Orcun’un kendisi için kurduğu tümceyi, hücresine döndükten sonra, onun için yazdığı “Ey Oğul” şiirinin dizeleriyle yanıtlar; Bu demirleri, hemi de çelikten olanlarını /// Yüreğime sokulmuş bil. / Bu çocukları boy boy, /// Yanım sıra, önüm sıra, ///Ardım sıra duranları, somurtanları; /// Kardeşlerin say, çocuklarım bil hepsini de!..Diyerek, askerler arasında prangalara, zincirlerlere vurulmuş haldeOğlunun kendisiyle karşılaştırıldığı anı, karşılaşmayı anlatır, oğlunun karşılaşmada döktüğü gözyaşlarıyla kendisi için kurduğu tümceleri bu dizelerle yanıtlar..Aysaltuk V. Öntaş’ın avukatı rahmetli Halit Çelenk’in “Suskun Devrimci”sidir kücük Orçun; adına türküler, şiirler yazılmıştır. Babası Aysaltuk V. Öntaş’ın onun için yazdığı şiirler bu gün de okurlarınca ayrımlı siyasal düşünceye sahip insanlar, topluluklarca beğeniyle ilgiyle okunmaktadır.
Orçun’un, 68’li aydınlarca sahiplenmesinin nedeni, yalnızca bir Kutlu Kavganın Öncüsü olan bir babanın oğlu olması değildir kuşkusuz… 12 Eylül gibi kendi halklarının yarınlarının, geleceklerinin yok olmasının nedeni olmuş tüm karanlık donanımlı oluşumlar; bu “profilde” yayınlanan S.R.Can’ın sunumunda da bulguladığı gibi,
“ Orçun gibi sayısız fidanların gelecekleri çalınarak, aramızdan erken ayrılmalarına neden olmuşlardır. Erksel güçlerini arkalarına alarak, kullanarak, kendi halklarının göğünü, toprağını prangalara vuran, ülkenin tüm onurlu düşüncesini, aydınını karanlıklara, zındanlara mahkum eden zorba güç; ezdikleri halkın gönlünde, yüreğinde yargılanarak, mutlaka mahkum edileceklerdir. Ülkemiz demokrasisini sürekli kesintiye uğratan karanlık örgütlerin darbe gel-git’leri, oluşturdukları her karanlığın içinden, sayısız kahramanlar yaratmışlardır. Aysaltuk V. Öntaş da bu kahramanlardan yalnızca biridir.Her süceçte; onun yaşamı “İronik” denebilecek pusularla, tuzaklarla, provakasyonlarla kuşatılmıştır. Sendikal Mücadelelerinden başlayarak, başını, gövdesini dik tuttuğu her bir yerde; zaman zaman baskılarla, korkularla yakınları, arkadaşları, yoldaşları kullanılarak yaşamı, savaşı; engellenmeye çalışılmış; mücadelesi ve kişiliği“ itibar”sızlaştırılmaya çalışılmıştır. O, her seferinde, halkının, ülkesinin yüreğine sığınarak, her karanlık pusudan, büyüyerek, güçlenerek, çoğalarak çıkmıştır.
Yurtsever, bağımsızlıkçı, özgürlükçü düşünceleri nedeniyle zındanlarda zincirlere, prangalara vurulan gencecik bir Sendikacı, Devrimci Adamdan; darbeciler ve zındanları; bugün tüm varlığını , halkı için sunulu saymış bir bilge bilim insanı Aysaltuk V. Öntaş’ı yaratmıştır. Aşağıdaki Ö.K.S.Evi ve Türk Dil Kurumu’nun aylık yayın organı Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi’i sunumlarından da anlaşılacağı gibi;
Aysaltuk V.Öntaş, Düşünce ve Bilim insanı olmanın dışında; Türk Eğitiminde Hasat Matematik (43 adet), Orçun Test (43 adet), İlk Aşama Ünite (43 adet) Eğitim dergilerini eğitim sürecine kazandırdı. Dergilerinin yayımını 20 yıla yakın sürdürerek milyonlarca öğrencinin eğitim-öğretim sürecinde kullanmalarını sağladı. Sayısız yardımcı eğitim araçları üretimiyle de ülke çocuklarının, gençlerinin eğitimine büyük katkı sunmasının yanında edebiyatımıza; inceleme, araştırma, deneme, masal, öykü şiir, roman, oyun gibi bir çok eserler kazandırdı.
“ TDK: TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERGİ’Sİ ve ÖK.SANATEVİ’nin yazar Aysaltuk V. Öntaş’la ilgili Sunum’undan özet;
Türk edebiyatında, Türkçeyi en iyi kullanan yazarlarımızdan biri olarak kabul edilen, Türkçenin “Yaşayan” yurttaşı” Türk Dilleri ve Türk Edebiyatı Tarihçisi, Ön (proto) Türkler Araştırmacısı Eğitimci, Şair ve Yazar, Aysaltuk Vahap Öntaş, yazınsal çalışmalarından, bilimsel sunumlarından da anlaşılacağı üzere; edebiyat dünyasına 100’ ün üzerinde eser kazandırmanın yanı sıra;
“Ana Dilimiz Türkçe”yle ilgili çeşitli bilimsel çalışmalar, sunumlar yaptı; Söyleşi yaptığı illerin Vali’liklerinin ve ilgili birimlerinindüzenlemeleri ve oluruyla; 10. 000 saati aşkın söyleşiler gerçekleştirerek yüz binlerce katılımcının usunda, yüreğinde “Ana Dilimiz Türkçe”yle ilgili bir duyarlılık oluşmasına katkıda bulundu.
TDK’nun aylık yayın organı olan TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI DERGİ’sinin ocak 2010 sayısında, yazarımız Aysaltuk V. Öntaş’la ilgili yapılan bir sunumda ;
“…(Aysaltuk V.) Öntaş, gerçek bir dil bilinci ve duyarlılığıyla eserler ortaya koyan, tüm eserlerinde Türkçenin kendi olanaklarından, kendi zenginliğinden yararlanan yazarlarımızdandır.” Vurgusu yapıldıktan sonra,
“ …edebiyatın farklı türlerinde daha başka birçok eser veren Öntaş, BU ESERLERİNİN TAMAMINDA TÜRKÇENİN ÖĞRETİMİNİ HEDEFLEMEKTEDİR.
(… ..) …. Yazarın, araştırma ve inceleme eserleri ve eğitime yönelik çeşitli yayınlarıyla burada adını sayamadığımız başka birçok eseri bulunmaktadır…”Yazarımız Aysaltuk Vahap Öntaş, Ana Dilimiz Türkçemizle ilgili birikimlerini, Ankara ilimiz başta olmak üzere yurdun ayrımlı bölgelerindeki eğitim kurumlarıyla illerimizin Yüksek Öğretim, orta ve ilk öğretim okullarında söyleşiler, paneller, konferanslar gibi etkinliklerle birikimlerini paylaşmaktadır.
Ana Dilimiz Türkçe ile tüm bilimsel çalışmaları, çabaları dil dostları, bilim insanlarıyla Türk Dil Kurumunca da övünçlü bulunan yazarımızın “ANA DİLİMİZ”le ilgili bu “gönüllü” etkinlikleri, İLLERİMİZDE BULUNAN ÖRGÜN EĞİTİM KURUMLARINDA; kurumsal yetkilendirmelerle gerçekleşmesi sağlanmaktadır. “Denilmektedir. Amaçları, hastalıklı, yaralı, bereli bir toplum yaratmak olan karanlık güçler; tarihin her döneminde olduğu gibi, toplumların özgürlük, bağımsızlık mücadelesine yenik düşmek durumunda kaldılar. Ne ki, çocukluklarını, hayatlarını çaldıkları onca insanın heder olmasına neden oldular. Unutulmamalıdır ki, bu ülkenin aydınlık geleceğini kurma, yaratma adına yola çıkanların hiç de küçümsenmeyecek bir bölümü yok edilirken; geriye kalanların büyük bir bölümü de; yaşadıkları korkular nedeniyle yaşamın kıyısında ürküyle tutunmaya mahkum edildiler. Yine de halk kendi geleceklerini yaratacak aydınlarını doğurmayı sürdürüyorlar; bu sürdürüm, egemenler için bir suçsa eğer; halklar bu “suç”u işlemeyi bundan böyle de sürdürmeye devam edecekler…Aysaltuk V. Öntaş, demokratik mücadelesi süresinde, çok sayıdaki arkadaşlarının yok edilmelerinin tanığı olmuş, her yitikliğin ardından büyük acılar yaşamıştır. Bu acılarını destansı dizelerle dile getiren yazar; bu şiirlerini, tümüyle bir cezaevi şiirlerinin toplandığı “Benim Yaram Sargı Öksüzüdür” kitabında yayınlanmıştır. Şairin bu şiir kitabının dışında 7 adet şiir kitabı daha bulunmaktadır.Yazarın, Türkiye Devrimci Sendikal Mücadelesinin önderlerinden biri olduğunu da unutmamak gerekir.; Türkiye Devrimci Sendikal Mücadelesinin Önderi DİSK’in Genel Başkanı, dostu, ağabeyi Kemal Türkler; onun kavga arkadaşlarından biridir. Kemal Türkler, ( Kocaeli )’nde bir miting sırasında kürsüde konuşurken, karanlık güçler tarafından öldürülmek istenmiştir. Olay sırasında dostu, ağabeyinin yanında olan yazar; bu olayla daha çok bilenmiş, halkının yüreğine dönerek, yazınsal çalışmalarını kesintisiz sürdürmüştür. Ülkesindeki karanlık kıyımların hiç kesilmeden sürmesi, Aysaltuk V. Öntaş’ı; oğlu, Orçun’u için önlem almaya itmiş; onu yurtdışına göndererek, eğitimini orada tamamlamasını sağlamıştır.Sayın Aysaltuk V. Öntaş; 8 Şubat 2015 tarihli sunumumda da belirttiğim gibi; benim rahmetli anamın öz kardeşinin oğludur. Onların babaları Emiroğlu Kayra (kara) Mehmet; Aysaltuk V. Öntaş’la benim dedemdir.Sevgili Orçun’la ilgili acı haberi alınca İzmir’den hemen yola çıktım. Uzun, yorucu bir yolculuktan sonra, saat farkıyla H.bektaş’ daki törene yetiştim. Yurt dışından, yurdun değişik bölgelerinden ailesinin üyeleri, sevenleri; daha çok; bozkırın tüm acılı insanları; genç oğullarını kucaklamak, onu uğurlamak için tören yerine gelmiş, toplanmışlardı.Orçun’umuzun cenazesi; Antalya’da Alevi-Bektaşi geleneklerine uygun bir şekilde, Antalya Cem Evi’nden kaldırılarak; uçakla Kayseri’ye gönderilmiş; bir gece önceden H.Bektaş Belediyesi görevlilerince, hastanenin ilgili birimine konmuştu.Babası Sayın Aysaltuk V. Öntaş, yurdun farklı bölgelerinden arkadaşlarının ve sevenlerinin, H.Bektaş’daki cenazeye katılma isteklerini; son bir yıldır Hacıbektaş üzerine yapılan “provakasyon”lar nedeniyle geri çevirir. “Benim ve oğlumun üzerinden yine birilerinin H.bektaş adını kullanarak “karanlık senaryolar” kurmalarını istemiyorum” der ve bu düşüncesini de H.bektaş Belediye Başkanı Sayın Salmanpakoğlu ile paylaşır. Mezarlıktaki kalabalığın büyük bölümü ova (Malya) köylerinden ve H.bektaş’ tan; çevre illerdeki üniversiteli gençlerden ve aile sevenlerinden oluşan büyük bir kalabalık vardı. Bozkırın ortasında 30 – 40 kadar sayılı mezardan oluşan alan ve çevresini sezsiz, tasalı, üzünçlü bir kalabalık oluşturmuştu. Cenaze aracının uzaktan görünmesiyle birlikte kalabalıkta huzursuzluk, sessiz gözyaşları toprağı sarstı. Cenaze aracının mezarlığın kıyısında durmasıyla ve anne ve babanın başka bir araçtan inmeleriyle birlikte; bozkırın ortasında endişeli insan yığını, okyanus dalgaları gibi iki metreye yakın tabutu araçtan yere indirmeden, başlarının üzerine kaldırdılar; olabildiğince yukarılara kaldırarak, tutarak; çığılıkların arasından geçmeye başladılar… Kalabalıktan bazıları; bir bölümü de araçtan yeni inmiş, yol kıyısında öylece duran anneyle babanın yanına koşmaya, yerlerde çırpınmaya başladılar.O sessiz insan kalabalığı bir anda buz gibi soğuk kasım gününü ısıttı, sesler uğultulara, uğultular, yeğinli dev gibi dalgalara dönüştü birkaç saniyede. Her saniyede dalga dalga büyüdü, anlatılamaz acı sarmalıyla çoğalan “feryat”lar Malya Ova’sının 800 yıl önce, toprakla örtülmüş acılarının üstüne düştü… Orçun’umuzu mezara koyduktan sonra, gelenektir ya; anne ve babaya birer avuç toprak verilerek, oğullarının üstüne toprak atmalarının sağlanmasının ardından, diğer insanların da toprak atma işlemine katılarak mezarın doldurulması ve törenin bitirilmesi istendiKendinde olmayan, kollarında tutanlarca ayakta tutulmaya çalışılan anneye bir avuç toprak attırıldıktan sonra; babanın da eline bir avuç toprak verilmek istendi. O ana kadar büyük dalgalara karşı mücadele eden okyanusa açılmış yaşlı kadırgalar gibi sessiz gözyaşı döken Aysaltuk V. Öntaş; bir anda kendini tutan kollardan kurtuldu, insanın içini yakan, titreten, bir ulu haykırışla, toplumların teolojiler önündeki duruşunu yadsıyan bir tanımlamadan sonra ; korkunç bir karanlığın tam ortasında kalmış yaralı bir aslan gibi; “ AH… AH… AH…., GÖK ATAM!..GÖK ATAM!.. GÖK ATAM!.. BU HAKSIZLIK!.. BU HAKSIZLIK!..O BENİM “PRENSİM” di, tümcesinden sonra orada bulunan kalabalıktan da aynı yürekten, aynı ses tellerini kullanarak yükselen güçlü çığlıklar; tüm göğü, bulutları, bulundukları kutsal ovayı örtü, toprağını titretti. Bu kutsal çığlık,. uğultu, haykırış öylesine yoğunlaştı, çoğaldı ki; mezarlığın çevresindeki tellere, çevredeki ağaçların dallarına, dağların yükseltilerine, koyaklarına konmuş, tünemiş tüm kuşlar bu kutlu kalabalığın acılarını hafifletmek, amacıyla; havalandılar pençe pençe, kanat kanat yer değiştirdiler… Bir gün önceden açılmış mezarın toprağını, yeniden aynı çukura koymak için ellerinde kürek, bel’le bekleyen sayısız el, kol; bu çığlıklarla yapacakları görevi unutarak dizlerinin üstüne yere düştüler. Kürek, bel tutan ellerinin parmaklarını saçlarına, topraklara batırdılar.Yaşamının büyük bir bölümünü ülkesinin demokratik mücadelesi için en önde yer almış bir devrimcinin acısını; kendi acısı bilen, sayan bu kalabalık, tekleşmiş, Orçun’un annesiyle babası olmuş, onların yerine geçerek; her biri olmaktan çıkarak bütünleşmişlerdi. Aysaltuk V. Öntaş’ devrimci mücadelesi sırasında erken toprağa verdiği arkadaşlarının, yoldaşlarının ardından; bir yapıtındaki dizelerinde;GÜLLERİ KİM ÖPER /// DUDAKLARI KANARKEN /// YARALIYKEN /// KİM ÇUKURLARA /// KARANLIKLARA KOR SEVDİKLERİNİ /// BU ÇAKIR DİKENLERİ /// YALAN GÜLÜŞLÜ /// YILAN GÜLÜŞLÜ /// VAY AMAN /// TALAN GÜLÜŞLÜ KAYPAKLIK.. ; Diyor, ileniyordu…Dizelerin yazıldığı tarihe bakılırsa, 30 yılı aşkın bir süre önce yazılmış; böyle seslenmiş yitirdiklerinin, yoldaşlarının ardından. Acıların, hangi süreçte insanların, toplumların önüne konulacağını bugünkü gibi kimse bilemezdi kuşkusuz… 64 yıllık yaşamının yaklaşık yarım asrını, yoldaşlarıyla Türkiye demokrasisine adayan bu devrimcinin; yüreğinden çıkan ağılı çığlık; tel tel, ilmik ilmik büyüdü; yakın tarihimizde Dersim’de Hozat Karaca Köyünde ; saman yığınının altına saklanan 7 yaşlarında biri kız, diğeri erkek iki çocuktan başka, tümü ödürülen yakınlarıyla (Yabgu Saltukluları) aynı topraklarda Yavuz Sultan Selim tarafından Şah İsmail’in yanında oldular diye büyük atalarından Pir Rüstem (Saltuklu Çemişkezek Hanı) ve onun oğullarından, torunlarından, diğer beylerinden 153 kişinin kıyıma uğrayarak mezarları bile belli olmayan Yabgu Saltuklularının Munzur dağlarındaki yamaçlarına, Munzur ırmağının gözelerine düştü; milyon milyon ak köpüklere dönüşerek çoğaldı… 8 Şubat tarihli ilk sunumum da da belirttiğim gibi, Sayın Aysaltuk Vahap Öntaş, Sivas Ezendere köyü Yabgu Saltuklularının oğullarından Emir Kayra (kara) Mehmet’in torunu; benim de rahmetli anam Zöhre Hatun’un ağabeyi Mustafa Öntaş’ın 6 çocuğundan biridir. Yabgu Saltuklularının büyük ağrısı Orçun’umuz; ardından büyük acılar bırakarak aramızdan ayrıldı. Bu ölçülü, kibar, yüreği halkının sevgisiyle büyütülmüş, donatılmış bu genç adam yaşadığı sürece babasının, ailesinin “Tigini” (Prensi); olmayı sürdürmüş; bir Selçuklu Saltuklu töresi olan bilge babasının önderliğini kutsal saymış, babasının önüne geçmemiş, ancak ailesinin ve babasının tüm birikimlerini süreç içinde özümseyerek bu töreyi içselleştirmiştir.Orçun’un bu anlatımlara uygun düşen donanımlarını görmek için; yazın ve bilim dünyasında özel bir yeri olan babası Aysaltuk V. Öntaş’ın; İnternet Ortamında tanıtımını yapan özel site (ağ) sinin tüm “içeriğinin yazınsal, kurgusal, teknik biçeminin (üslubunun) “ Orçun tarafından hazırlanması, onun ne kadar donanımlı yetiştirildiğinin çok önemli kanıtıdır. l990 yılının başlarında eşimle birlikte dayımın oğlu Aysaltuk V. Öntaş’ın Ankara’daki evinde konuk olduğumuz bir akşam; Onun bilmediğim, açığa çıkarmaktan hiç de hoşlanmadığı bir başka birikimine de tanık olduk. İnsan yüreğini hüzünlü bir buluşmaya, kalkışmaya yönlendiren müziğiyle de tanıştım. O gece, kendi mücadelesini anlatan bestelerini, kendi çaldığı ud’unun tellerinin acılı, büyülü sesiyle hüzünlendik. Özellikle; “ GÖKTE UÇAN MAVİ KUŞ / KANADINA AL BENİ / ZİNCİRLERİM SIKIYOR / ZINDANIMDAN ÇAL BENİ “ …bir cezaevi çığlığı olan bestesi, eşimi ve beni fazlasıyla etkilemişti. Kültür Bakanlığı 2000 yılında onun bestelerini toplumsallaştırmak için araya girer; kendi sesinden “MALYA, Yüzyıllık Yenilgimiz” adlı bir çalışma ile projelendirmiş (Klibi, kaseti ve SD.si’yle ) ; Ada Müzik tarafından dağıtımı gerçekleştirilmiştir. Ancak bu çalışmanın devamının istenmiş olmasına karşın, Aysaltuk V. Öntaş, kendisinin bir düşün, yazın insanı olduğunu ileri sürerek bu istekleri nazikçe geri çevirmiştir. ( Klibinde ses ve görüntüye izin vermiş ancak dudağını oynatmamıştır.) “MALYA” projesinin Sanat Yönetmenliğini yapan TRT Müzik Prodüktörü Müzik ve Programları Yönetmeni Nevzat Üçyıldız, bu çalışmanın Sunum Yazısında : “ DÜŞÜNSEL” ve “ YAŞAMSAL” birikimlerini (onlarca masal, öykü, şiir ve roman ) yapıtlarıyla taçlandıran Aysaltuk Vahap Öntaş’ın müziği de; yapıtlarındaki toplumsal kurguları gibi özgün ve etkileyici … Sanatçı Aysaltuk V. Öntaş müziğinde, yarım asırlık gövdesiyle DOĞASAL ve TOPLUMSAL DİYALEKTİĞİ şiirselleştirerek seslere dönüştürmüş. Müziğindeki coşkulu, artımlı yükselişi; yazınsal çalışmalarında olduğu gibi insan ve doğa gerçekliği üzerine örmüş, kurmuş. Müziğindeki simgesel, ezgisel göndermeleri bir çığlığa dönüştürerek toplumsal bir işlev yüklenmiş. Aysaltuk V. Öntaş’ın müziği, bir “oluş” un, haksızlıklıklara baskılara karşı duruşun; bir direnişin ve başkaldırının müziği…” Diyerek sanatçıyla ilgili övünçlü söylemlerini sürdürmüştür. Sunumdan da anlaşılacağı gibi Aysaltuk V. Öntaş, çok yönlü bir sanatçıdır. Bu yönüyle çevresi, toplumsal belleği olan yaşlıları onu; bugün de bütün tarihçilerin önemli bir kaynakça olarak saydıkları İdris-i Bitlis-i’nin 1497’de yazdığı “Şerefname” adlı eserinde; Çemişkezek Hanları ( Saltukluların çocukları..) ‘nın ( Mazgirt, Nazimiye, Çarsancak, Sakaman v.s. hanlarının) Hanı, BAYSUNGUR HAN’ın döneminin en büyük bilgesi, adalet dağıtıcısı, edebiyatçısı, müzisyeni, v.s. gibi büyük atasının özelliklerini taşıyan birisi olarak görür, sayarlar. Her kalkışmanın, karşı çıkışın bir bedeli olurdu; Gerçekte yazarın yarım asırlık mücadelesinin sonucunda; kendisine, ailesine, yakınlarına ödetilen karanlık zulüm belgesi, “bedel”i olarak görür, oğlunu, Orçun’unu kaybedişini… Bu nedenle yüreğinin ağrısı her geçen gün, saat, an; daha da büyüyor, çoğalıyor, canı yanıyor… Yazarın şimdi olduğu gibi, büyük atalarının da bu topraklara dönmeleri hiç de raslantı değil!.. Şimdi ödediği bedel de kendinden önceki atalarının ödedikleri bedellerden hiçbir farkı yok onun için… Kendisinin doğduğu ve oğlu Orçun’unu toprağa vermek için getirdiği Malya Ova’sının çıplak toprakları, Yabgu Saltukluları için yaralı bir toplumsal belleğe dönüşmüş; her gencinin, yaşlısının yarası olmuş bu topraklar… Sayın Aysaltuk V. Öntaş; Yabgu Saltukluları Tarih’inin Türkiye’deki tek uzmanı, alan yetkilisi. Bu konudaki bilimsel ve aile arşivi; oğlu rahmetli Orçun ve kendisi tarafından özenle tutuluyor, korunuyor. 1236 yılında, Selçuklu ve Saltuklu güçlerinin Malya Ova’sında karşı karşıya gelmeleri de bu aile için tam bir trajedidir. Saltuklular konusunda bulgusal araştırmaları, önemli anlatımları; yazım alanında kullanan yazar Aysaltuk V. Öntaş’ın görüşüne göre; “ Resmi Tarih” in bilinçli olarak yönlendirdiği, teolojik karşıtlıklarla ifade ettiği “Babai İsyanları” nı, niteliksel bir karmaşıklıkla sunduğu savaşın asıl nedeni; salt toplumsal bir kalkışmayı içermez; aynı kan birliğinden gelen Selçuklu ve Saltuklu hanedanlarının aralarındaki erksel paylaşımsızlığın karşıtlığın asıl nedeni olarak görülmesinin daha doğru olacağını savunmaktadır. Selçuklu Ruknettin Süleyman Şah’ın; Saltuklu Melikşah’ın Saltuklu topraklarını hileyle kendisinden almasını içlerine sindiremedikleri için; yazar Aysaltuk V. Öntaş’ın büyük ataları olan Saltuklu Hanı Melikşah’ın oğlu olan ve Anadolu Alevilerinin lideri olarak da kabul edilen Sarı Saltuk Sultan’ın; babasının elinden alınan Saltuklu topraklarını yeniden ele geçirmek için; Baba İsak, Baba İlyas, H.bektaş-ı veli ve onun kardeşi Menteş Bey ve diğer Saltuklu beylerinin de aralarında bulunduğu büyük bir kalkışmanın örgütleyicisi ve lideridir. Sarı Saltuk, Resmi Tarih Yazıcılarının dediği, söylediği gibi; teolojik bir “Derviş” değil, Saltuklu hanı, Melikşah Saltuk’un, üç oğlundan biridir. Tarihsel anlatımlara göre bu topraklarda savaşmadan büyük bir katliam gerçekleşmiş; Saltuklu ve Anadolu çocuklarından oluşan 67 bin insan; Selçuklu Sultanının ordusunda bulunan Frenklerin hileleriyle; bir gece, Malya Ormanları içinde konuşlandıkları, bulundukları orman ateşe verilerek canlı canlı yakılmışlardır. Bu savaşın komutanı Melikşah Hanın oğlu Sarı Saltuk Bey’dir. Bu katliamda H.bektaş-ı Veli’nin kardeşi Menteş Bey de hayatını kaybetmiştir. Yenilginin ardından H.bektaş-ı Veli de Saltuklularla Dersim topraklarına birlikte dönmüşler; birkaç yıl orada Saltuklularca konuk edilmiştir… Yabgu saltuklularının , yüreklerinde bir yara gibi sakladıkları bir diğer olay da 38 Dersim katliamıdır. Yabgu Saltukluları, Dersim kıyımının ardından büyük baskılarla karşı karşıya kalırlar; Anadolu’nun bazı şehirlerine, kasabalarına sürgün edilmişler ve tümüyle sindirilmişlerdir.. 1968 yılına gelinceye değin, bu baskılar kesintisiz sürer, sürdürülür. Bu süre için de Yabgu Saltukluları kendi liderlerini üretemez, açığa çıkaramazlar. 68 yılı, tüm halkların özgürlükçü, bağımsızlıkçı belgilerinin (şiar) ışık ışık geçtiği toprakları aydınlatma sürecidir. 68 aydınlanma hareketinin büyülü demokratik değişim, dönüşüm “proje”sine; Yabgu Saltuklularından ilk Sayın Aysaltuk V. Öntaş: arkadaşı, hemşerisi Ulaş Bardakçı’yla (H.bektaş – Topain köyü) birlikte katılır. Dostlukları, yoldaşlıkları, Ulaş’ın öldürülmesine kadar sürer; ancak bu dostluğu, yoldaşlığı Aysaltuk V. Öntaş hiç kesintiye uğratmadan mücadelesinin içinde büyütür, sürdürür… 12 Mart Askeri Darbesinin baskı dönemidir. Ulaş Bardakçı öldürülmeden 2 gün önce Aysaltuk V. Öntaş’la bir araya gelirler. Birbirlerine; “ Kim önce ölürse, geride kalan “Tek” kişi olarak değil “İki” kişilik bir hayat sürecek!.. Kavgayı tek kişilik değil, çok çalışarak, iki kişi olarak gerçekleştirecek..” diye birbirlerine söz verirler, ANT’laşırlar. Aysaltuk V. Öntaş; Ulaş Bardakçı’ının İstanbul’da öldürülmesinin ardından;ÇEKİRDEK ÇEKİRDEK /// IŞIL IŞIL // KAVGA KAVGA YANAN NAMLULARA /// SİNMİŞ YASIN, OY // SEN KAVGAMIN ÖNÜNDESİN /// IŞIĞINDA GÜNEŞİN /// YEŞİLİNDE AĞACIN… Bu dizelerle, (Bozkır Gülüşü) adlı yapıtında; yoldaşına verdiği sözü unutmadığını gösterir, anlatır… Bu ailenin geleceği olacağına inandığı Orçun Öntaş’ı özenle yetiştiren Sayın Aysaltuk V. Öntaş, onunla, onun geleceğiyle yarınlarının taç’lanacağını ummuş, onun belleğini kendi, belleği; yüreğini kendisinin yüreği bilmiş; tüm düşünsel birikimleriyle onu donatmaya çalışmıştır. Yazarın, ailesinin, Yabgu Saltuklularının acısının ölçülemez bir ağrı olduğunu anlamak hiç de zor değil… Toprak, hiçbir ölünün sorgulamasını yapmaz, sayılarını tutmaz. Onu, kendisine sunan toplumun dağarına, yüreğine kor, bırakır… Ne ki insanlar toprak gibi yüce gönüllü değildir hiç. Bu nedenle insanlar, toplumlar; yitirdikleri az sayıdaki insanların, anılarını yüreklerinde, belleklerinde taç’lı kılarak, onların mücadelelerini yüceltirler yer üstünde, göğün altında… Her birileri için “Anıt”lar dikerler yer üstüne, bulutlara, göklere uzanan… Ölüler , yüceltmelere, Anıt’lara ihtiyaç duymazlar. Anıtlar, geride kalanlar için bir hesaplaşmadır, yüzleşmedir; yaralı, bereli türkülerin dizelerinde, incinmiş yüreklerin ağrılı belirtgeleridir.. Her Anıt’ın öznesi (anıtı dikilenler) kendisinden sonra gelen toplumlar için bitirilmemiş, tüketilememiş bir ‘kutsal’ çığlıktır. Sayın Aysaltuk V. Öntaş kendi adına oğlu “Orçun” unun adını da ekleyerek; bundan böyle hukuksal ve yazınsal yaşamını; Aysaltuk V. Orçun Öntaş adıyla sürdürme kararını tüm yüreğimle kucaklar, esenlerim…. Orçun’umuzun adına yaptıracağını söylediği “ANIT” ise onun şahsında; hem Dersim’deki 38 katliamında kıyıma uğrayan yakın akrabalarına; Yavuz’un, Saltuklu Beylerinden 153 kişinin idamla yaşamlarını sonlandırdığı, katlettiği uzak atalarına; Anıt’ın yapıldığı Malya Ova’sındaki 65 bin atalarının çocuklarına gecikmiş bir gönderme olarak algılanmalıdır. Bu toprakların aydınlanması, bağımsızlığı için mücadelesi sırasında, halkınının yüreğinde taç’lı bir yer edinmiş sevdiklerini bedel olarak vermiş öz dayımın, halkımın yürekli oğlu Yabgu Saltuklularının bilgesi Sayın Aysaltuk V. ORÇUN Öntaş’ın başarılarını, acılarını, geleceğini kucaklıyorum. Orçun’umuzun annesi Ünser Hanım’ın, dayım Mustafa’nın tüm çocuklarıyla torunlarının, Saltuklu Öntaş’larının, H.bektaş ve bozkırın halkının, Orçun’umuzun tüm arkadaşlarıyla sevenlerinin acılarını paylaşıyorum.YARALI GÜLÜŞÜM…
Aysaltuk V. Öntaş 2005 / Ulucanlar Kapalı Cezaevi
OY YARALI GÜLÜŞÜM // ATLANTİS YİTİĞİMİN GİZEMİ // GÖVDEMİN KIZIL TÜKETENİ. // DONMUŞ TOPRAKLARIMIN İÇİND // AĞRIYAN GÖĞSÜNÜ AY’A TUTANIM!.. //YİTİK BİR GÜNÜN ACILI ÖYKÜSÜDÜR // BU YAŞADIKLARIM. // ANLAŞILIR BULMADIKLARIM. // // AĞUSTOS ÖĞLELERİNİN GÖLGELERİNE // GELİNCİKLER KADAR SIRALI, KARALI // KIRMIZI DÜŞERİM TOPRAĞA. // NEREDESİN EY YALNIZLIĞIMIN NEDENİ, //GEÇİLMEMİŞ YURTLARIMIN // YABANIL AĞRISI… // “Sevi Bozkırda Büyür” kitabından alınmıştır.
TOPRAĞI BÜYÜLEYEN ADAM!… .“ORÇUN ÖNTAŞ’I ANMA, YAŞATMA ETKİNLİKLERİ” SUNUMUR.S. CAN
- Öntaş ve ailesinin; büyük kayıplarının ardından anılarını yaşatmakiçin oluşturdukları “ANI Etkinlikleri’ çalışmasına katkı vermeyi, davaarkadaşımızın yanında olmayı bir görev bildik, saydık…Orçunumuzun kaybının ardından, kardeşimiz Aysaltuk V. Öntaş’ın;Ankara’daki dostlarıyla paylaştı sunumda:
“SESSİZLİKLERİYLE , BAŞARILARIYLA, KARANLIKLARA KARŞI GÜÇLÜ YANITLAR VEREREK, BABALARININ KAVGALARININ YANINDA OLDUKLARINI, DURDUKLARINI GÖSTEREBİLMİŞ; YİTİRDİĞİMİZ HER BİR ÇOCUĞUMUZ; KENDİLERİNDEN SONRA YİNELENECEK, GELECEK HER İLKYAZDA, AĞAÇ AĞAÇ, DAL DAL YENİDEN ARAMIZA DÖNECEKLER… BİZLER ONLARI TOPRAĞA FİDAN FİDAN VERDİK; TOPRAK DA ONLARI BİZLERE ORMAN ORMAN GERİ VERECEK!..” DİYORDU.
Orçunumuzla ilgili etkinlik öznelerinin belirlenmesinde; babasının yukarıdaki sunumunun içeriğinin doğru çözümlenmesi dileğiyle … Toplumsallaştırılmış “ORÇUN ÖNTAŞ ETKİNLİKLERİ’nden bir kaçını aşağıda sevenleriyle paylaşıyoruz. ORÇUN ÖNTAŞ ADINA YAPILACAKLAR
- 2015 mart ayı içinde başlanacaklar;
- Yetişkin MAVİ SERVİ ve ÇINAR ağaçlarından oluşan 10 bin M2.lik ANIT MEZAR alanının ağaçlandırılması,
- KÜLTÜR SANAT EVİ, açık Halk Parkı, Tarihi bir Höyük (Tümülüs)’ten oluşan toplam 30 bin m2.lik bir alanın Sedir, Çınar ve diğer orman çeşitleriyle ağaçlandırılması,
b- 2016 yılında tamamlanacak yapım ve kurulumların açılışları, yaz ayı içinde gerçekleştirilerek, sevenlerinin katılımlarının sağlanması,
c- Donanımlı bir HALK OKUMA EVİ’nin KURULMASI, d- Hukuksal ve yazınsal süreçler tamamlanarak; baba Aysaltuk
- Öntaş’ın adının bundan böyle; AYSALTUK V. ORÇUN öntaş şeklinde kullanılacağının sevenlerince paylaşılması,
e- Yapımı sürmekte olan; AYSALTUK V.ÖNTAŞ BİLİM SANAT YARATIM ÜRETİM MERKEZİ’nin, statüsünün VAKIF’a dönüştürülerek; yazarın tüm bilimsel ve yazınsal eserlerinin, hukuksal güvenliğiyle YAYIN SÜREKLİLİĞİ’nin sağlanması,
f- Orçunumuzun yitikliğini izleyen her ilkyaz (ilkbahar), bozkır köylerinin birinde; adına yeni ağaçlandırma alanlarının kurulması, ailesinden sonra bu geleneğin;
AYSALTUK V. ORÇUN ÖNTAŞ BİLİM SANAT YARATIM ÜRETİM MERKEZİ VAKFI’nca sürdürümünün sağlanması…. …….vb. Topraktan yükselen her bir ağacın, yitip giden sevdiklerimizden birinin labileceğinin unutulmaması dileğiyle!.. Orçunumuzu, 35 yıl önce babası Aysaltuk V. Öntaş’ın TKP DAVASI’nda tutuklu yargılandığı dönemde, kendisi (Orçun) için yazdığı dizelerle uğurluyoruz.
EY OĞUL!..
- Ankara Mamak Ask. Ceza ve T.Evi; A.V.öntaş
YABAN AĞAÇLARIMIN KIZIL GÖLGESİ, KUTLU SULARIMIN GÖZESİ OĞUL!..
BÜKME DOKUZ’LUK BOYNUNU, / BÜYÜK ATAN SALTUK BEY GİBİ YEĞİNLİ DUR, BAS TOPRAĞA …
PRANGALARIMIN, ZİNCİRLERİMİN KALABALIĞI / KORKUTMASIN; ÜRKÜTMESİN SENİ HİÇ OĞUL…
GÖVDEM DAM MAHPUSHANE GEZER, / ZİNCİRLERE, HÜCRELERE SIĞMAZ / ESKİR, ÇÜRÜR GÖVDEMDE PRANGALARIM… / TAŞ, DEMİR DİNLEMEZ BÜYÜR, / GELİŞİR DÜŞÜNCELERİM, / SEN VARSIN, AYAKTASIN DİYE…
PRANGALAR HANGİ AYAKLARI, / SÜNGÜLER HANGİ DÜŞÜNCELERİ DURDURMUŞTUR, / / SUSTURMUŞTUR Kİ ORTANCAM !..
TASALANMA SEN DOLUNAYIM!.. / BOZKIR TAY’IM… / TÜKETME KENDİNİ / ÇİĞNENMEMİŞ TOPRAKLARIMIN SESİ / , IŞIĞI … ?
TUTSAKLIĞIM SALTUK ATA’MIN YAYINI GERDİĞİ, / OKUNU FIRLATTIĞI TOPRAKLARDADIR DAHA…
ALDIRMA, ÖNEMSEME, YOK SAY SEN / HAPİSHANE AVLULARINA ERKEN KURULMUŞ / DARAĞAÇLARININ İPLERİNİ!..
AÇ AÇABİLDİĞİN KADAR TÜM ÇOCUK KOLLARINI / BÜYÜTEBİLDİĞİN KADAR BÜYÜT, ÇOĞALT; / İÇİNDEKİ GELİNCİK TARLALARINI…
YÜREĞİMİN MAVİ GEZEGENİ, OKYANUSU / KAPATMA KOLLARINI , KAVUŞTURMA SAKIN, YERYUVAR’IN TÜM KANATLARIYLA SANA, / RÜZGAR YELELİ ATLARIYLA / ÜLKE ÇOCUKLARIMA DÖNECEĞİMİ UNUTMA…
SAL İÇİNİN AĞISINI, ACISINI BENDEN YANA, / İLKYAZ MUŞTUM, YAĞMURUM, / KIZIL GÖĞÜSLÜM, GÜLÜŞLÜM… / DÜŞÜNE, DÖNÜŞÜNE DÖNÜK DURURUM,
TASA DÜŞÜRME / YARA DÜŞÜRME GÖVDENE ALIÇ, ARDIÇ DİKENİM; / GÖVDEM, GÖVDENİN YAPIŞIĞIDIR, // YÜREĞİM YÜREĞİNE KONULMUŞTUR / DÜŞÜNCELERİM DÜŞÜNCELERİNE… / SUSTURMA SAKIN ÇIĞLIĞIMI / TÜRKÜLERİMİN ÖZÜNÜ, BALINI / YARINLARIMIN SALTUKLU TİGİNİ ( PRENSİ ) / GÜL DALIMIN SARI DİKENİ / ENGEREĞİ…
( YAZARIN BU ŞİİRİ, “BENİM YARAM SARGI ÖKSÜZÜDÜR” ADLI KİTABINDAN ALINMIŞTIR.)