öDÜL KÜLTÜR SANATEVİ

fotoğraf : aysaltuk v.orçun öntaş – kırşehir – 2018 ekim

Aysaltuk V. Orçun Öntaş

 şiirleri

Aysaltuk V. Öntaş’ı buraya kadar salt “yazar” olarak sunuşumuza aldanmayın. Yazar, 8 ADET şiir yapıtını şiir “evre”nine kazandırmıştır. Yazarın tüm yapıtlarında, çalışmalarında olduğu gibi;
şiirinde de özdeği (maddesi); “Doğa”, “Toplum” “Dil” üçlemesidir. Doğayı, tüm canlılara sunulmuş evrensel bir sunu; insanı, bu “sunu“nun bilinçli tek özdeği; “Dil” i de, ergin toplumların kurdukları ya da kuramadıkları uygarlıkların “açkısı” olarak görür. O –YAZARIMIZ-, doğa-toplum ilişkisini kuramsal değil; “yaşamsal” bir gerçeklik olarak algılar. Bu duruşunu da yapıtlarında hiç değiştirmez.

Kimi okurları ona; ” İnsanın yönünü, pusulasını “doğaya; yetinmeyenlerini de “doğuya” –Güneş‘e- çeviren adam” olarak nitelerler. Yazarın öğretisinde öğretici olan “ilk“, doğadır. “Oinsandan, insan toplumlarından öncedir, bu nedenle doğa; “insan”dan daha “deneyimli” daha “bilge“dir.

fotoğraf : aysaltuk v.orçun öntaş
Yazarın “toplumcu” yazıları, 1980 yılları öncesinde çeşitli dergilerde, gazetelerde yayımlanır.
Bir Avuç Mavi” onun ilk yayınlanan şiir kitabıdır (1987). Yapıt, “Gök yüzünün şiirleri” , “Şiirler de bebekler gibi duyguyla çıkarlar aydınlığa” şeklindeki bir sunuyla çıkmıştır okurunun karşısına. Bu kitap yazarın yazın dünyasındaki “ilk“idir. Yazarı tam da bu dönemde, “Toplumcu” duruşundan hiç ödün vermeden “çocuk yazınına” yöneldiğini görüyoruz. Dildeki “Öz Türkçe” ci duruşu bu dönemde daha etkindir, kalıcılaşmıştır. Çünkü bu dönem yazarın; “İlk Aşama Yayınları”nı kurduğu, başında bulunduğu yıllardır. Yazıma etkin bir şekilde katıldığı bu dönemde yazarçocuk” yayınlarını çok önemser. Yazarın bu alanı seçmesi bir rastlantı değil tam tersine bilinçli bir seçimdir.
İlköğretimden sonrasındaki kuşağın “dil“sel bir yitiklik içinde olduğunu düşüncesindedir.. (Yazarın bu tasası boşuna değildir hiç. Sonraki yıllarda M.E.B.lığına bağlı okullarda yaptığı inceleme-araştırma sonuçlarında ilköğretimde okuyan çocuklarının kullandıkları her on sözcükten 7-8‘inin yabancı (Fransızca, ingilize v.b.) kökenliği olduğunu saptar. Bu sonuçları, inceleme yaptığı illerdeki alan yetkililerine sunar, paylaşır. Yazarın bu alandaki çalışmaları TDK. yetkililerince de paylaşılır. İlköğretim düzeyindeki çocuklara dönük, yönelik “öz Türkçe” ağırlıklı kitaplar yazar, onları yayınlar.
Kitapları kurduğu yayınevinin aracılığıyla yurdun her bir iline, köyüne ulaştırmaya çalışır. Yeni kuşakların “dilsel yitiklik” likleri “engel“lenebilir diye bu kuşaklara yönelir yapıtlarıyla yazar. Onların dağarcıklarının da ağabeylerininki, babalarının-annelerininki gibi “Türkçe” siz olmasına “yüreği” el vermez…
Yazar bu dönemde, “Öz Türkçe” sözcükle yazım kuralları öncelikli yapıtlar kazandırır “çocuk edebiyatı) mıza. Okurları gün, akşam büyür, çoğalır. Yer yer illerden, illerdeki çocuk okurlarının “Türkçemizi Koruyalım” içerikli etkinlikleriyle “taçlanır” çalışmaları. O yazmayı, üretmeyi durdurmaz hiç. Yurdun her bir yöresinden, köşesinden onun sevincini taçlandıran sesler yükselir, büyür çocukları. Liselere, üniversitelere sığmaz “Türkçe-Ana Dil” duyarlılıkları. Çoluğa, çocuğa karışanlarının “bebek“leri üstlenir bu “kutsal” işlevi….
Yazarla onun gibi “Türkçe’nin-Ana Dil’in Dostları” olan her bir insan; “Dil Duyar“lılığı yolculuğunda yalnız, tek başlarına değillerdir artık.
Onun şiirleri, biçemi (uslubu) okuyucusu tarafından benimsenir, sevilir. Kendine özgü dizeleri “tablo” laştırılır, duvarlara asılır.
örneklerde de görüldüğü gibi”Kart postal”larla çoğaltılarak, özel günlerde, bayramlarda kitapcıların, “Tebrik” kartı satanların “tezgah”larını süsler; “duygu” taşıyıcılığlı yapar.

fotoğraf ; orçun’un çocukluğu. ilkyaz (Aşıklar Köyü) mantar toplarken; alt fotoğraf, orçun, Yükseliş Koleji öğrencisi, ankara
fotoğraf: yazarın anası, babası, kardeşleri, yeğenleri (ikizler)
Aysaltuk V. Öntaş bu tür “kart postal“lardan birindeki dizelerinde; cezaevinde uzun bir süre tutulduktan aylar sonra ilk “yargıç” önüne çıkarıldığı “ilk” sabahı djzelerinden şöyle anlatır;
Kartpostaldaki şiirin tam açılımı aşağıdaki gibidir
Kaç süredir Güneş’i görmemişim
Solumamışım havayı
Gökte bulutu
Uçan kuşu
Bir de ağaçta yaprağı
Sürgünde yeşili unutmuşum
Sol yanımda aksı çiçeklere durmuş
Akasyaların alkımdan salkımları
Esenliyor mapusluğumu direncimi
Her bir parçam işkence artığı
Her bir parçam namlu önünde
Düşmanımın acısı utancı

Ellerim kelepçeli
Prangalara vurulmuşum
Bu ilkyaz da
Ellerim kelepçeli
Zincirli de olsa ayaklarım
Yine mavi Gökyüzü
Yine topraklarında açıyor
Çoğalıyor türkülerim
Kızıl bir karanfil
Taşıyorum göğüs boşluğumda…
aYSaltuk v.öntaş
Yazar bu dönemde, “Öz Türkçe” sözcükle yazım kuralları öncelikli yapıtlar kazandırır “çocuk edebiyatı” mıza. Okurları gün, akşam büyür, çoğalır. Yer yer illerden, illerdeki çocuk okurlarının  “Türkçemizi Koruyalım” içerikli etkinlikleriyle “taçlanır” çalışmaları. O yazmayı, üretmeyi durdurmaz hiç. Yurdun her bir yöresinden, köşesinden onun sevincini taçlandıran sesler yükselir, büyür çocukları. Liselere, üniversitelere sığmaz “Türkçe-Ana Dil” duyarlılıkları. Çoluğa, çocuğa karışanlarının “bebek“leri üstlenir bu “kutsal” işlevi….
Yazarla,  onun gibi “Türkçe’nin-Ana Dil’in Dostları” olan her bir insan; “Dil Duyar“lılığı yolculuğunda yalnız, tek başlarına değillerdir artık.
Onun şiirleri, biçemi (uslubu) okuyucusu tarafından benimsenir, sevilir. Kendine özgü dizeleri “tablo” laştırılır, duvarlara asılır. Aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi “şiirleriyle sözler,Kart postal“larla çoğaltılarak, özel günlerde, bayramlarda kitapcıların, “Tebrik” kartı satanların “tezgah“larını süsler; “duygu” taşıyıcılığı yapar.

,

fotoğraf ; yazarın anası, babası

Yazarın bu dönemde okurlarına kazandırdığı  bazı yapıtlarından örnekleri de burada vermek yararlı olacaktır.Yazarın ilk yapıtı olan
Bir Avuç Mavi” adlı yapıtından;
Ellerim Toprak
Ellerim mavi                                                        Ellerim yağmur
Martı kanadı düşmüş suya.                              Ellerim toprak
Ellerim gökyüzü                                                  Ellerim tohum, tomurcuk
On parmağıyla Güneş’e kardeş.                     Bereket ellerim
Ellerim yeşil                                                        Çocuk bakışlarında…
Tomurcuğa yüklü ağaçlarda.                                  Aysaltuk V. Öntaş
Ülkem Sensiz
“…Sevginin suya                                                Alma karanfil
Soyunduğu giz,                                                   Gülüşlerini üstümden
Gözümün penceresi                                              Zincirlere düşerim….”
Bilinç tarla                                                                    Aysaltuk V. Öntaş
Güneş’le Döndük adlı  şiir yapıtından;
Ağustoslara çoğalırım
“..Kelebek kanatlarında                                   Dirilirim
Uyuşur beynim                                                  Bir  sevda gibi
Nergiz kokusuna.                                              Uzak kaval seslerine…
Papatyalar halkadır                                           Dirilirim
Güneş düşer gözlerime                                   Yaz sarıya estiğinde..
Gelincikler yüreğimin suyu                              Başaklara doğar
Dökülür ilkyaz                                                     Ağustoslara
Erciyes’ten Melendiz’e                                      Çoğalırım yeniden….
Hasan Dağı’na…                                                                            Aysaltuk V. Öntaş
Kardelenler
“…Sonra,
Bulutların yanan                                               Evlerin saçakları.
Saçlarından süzülerek                                    Ağaçlar
Yeşile yağdı yağmur.                                       Tomurcuk tomurcuk güldü.
Sular gül kurusuydu                                         Üç mevsimlik taylar geçti
Coşku taşımaktaydı yataklarında.                 Koyakları, bozkırları
Derken, kuşlar döndü                                     Gün günün eksiğini tamamladı
Zafer işaretleriyle, sevindi                              Gece gecenin
Ülkemin altın çocukları….”                       Işıyan sabahları kucakladı
Aysaltuk V. Öntaş
Yazarımız, bilim insanımız Aysaltuk V. Öntaş, önceki darbeciler gibi, “l980 Askeri Darbe” sini yapanlarca, siyasi düşünceleri nedeniyle tutuklanır, yargılanır. Darbeciler tarafından “Mamak Askeri Cezaevi” nde 205 arkadaşıyla tutulurken, yargılanırken;  sekiz yaşının sonunda olan  oğlu “Orçun“un şahsında; tüm ülkesinin çocuklarına  “Ey Oğul!..” adlı  şiirinin dizelerinde  şöyle seslenir;
Yazarımız, bilim insanımız Aysaltuk V. Öntaş, önceki darbeciler gibi, “l980 Askeri Darbe” sini yapanlarca, siyasi düşünceleri nedeniyle tutuklanır, yargılanır. Darbeciler tarafından “Mamak Askeri Cezaevi” nde 205 arkadaşıyla tutulurken, yargılanırken;  sekiz yaşının sonunda olan  oğlu “Orçun”un şahsında; tüm ülkesinin çocuklarına  “Ey Oğul!..” adlı  şiirinin dizelerinde  şöyle seslenir;
EY OĞUL!..
  1. Ankara Mamak Ask.Ceza ve T.Evi; A.V.öntaş
(şiir kısaltılmıştır.)
 
YABAN AĞAÇLARIMIN KIZIL GÖLGESİ,
KUTLU SULARIMIN GÖZESİ OĞUL!..
BÜKME DOKUZ’LUK BOYNUNU,
BÜYÜK ATAN SALTUK BEY GİBİ
YEĞİNLİ DUR, BAS TOPRAĞA …
PRANGALARIMIN, ZİNCİRLERİMİN KALABALIĞI
KORKUTMASIN; ÜRKÜTMESİN SENİ HİÇ OĞUL…
GÖVDEM DAM MAHPUSHANE GEZER,
ZİNCİRLERE, HÜCRELERE SIĞMAZ
ESKİR, ÇÜRÜR GÖVDEMDE PRANGALARIM…
TAŞ, DEMİR DİNLEMEZ BÜYÜR,
GELİŞİR DÜŞÜNCELERİM,
SEN VARSIN, AYAKTASIN DİYE…
PRANGALAR HANGİ AYAKLARI,
SÜNGÜLER HANGİ DÜŞÜNCELERİ DURDURMUŞTUR,
SUSTURMUŞTUR Kİ ORTANCAM !..  
TASALANMA SEN DOLUNAYIM!..
BOZKIR TAY’IM…
TÜKETME KENDİNİ
ÇİĞNENMEMİŞ TOPRAKLARIMIN SESİ, IŞIĞI,
TUTSAKLIĞIM
SALTUK ATA’MIN YAYINI GERDİĞİ,
OKUNU FIRLATTIĞI TOPRAKLARDADIR DAHA…
ALDIRMA, ÖNEMSEME, YOK SAY SEN
HAPİSHANE AVLULARINA ERKEN KURULMUŞ
DARAĞAÇLARININ AYAKLARINI, İPLERİNİ!..
AÇ AÇABİLDİĞİN KADAR TÜM  ÇOCUK KOLLARINI
BÜYÜTEBİLDİĞİN KADAR BÜYÜT, ÇOĞALT;
İÇİNDEKİ GELİNCİK TARLALARINI…
YÜREĞİMİN MAVİ GEZEGENİ, OKYANUSU
KAPATMA  KOLLARINI , KAVUŞTURMA SAKIN,
YERYUVAR’IN TÜM KANATLARIYLA SANA,
RÜZGAR YELELİ ATLARIYLA
ÜLKE ÇOCUKLARIMA DÖNECEĞİMİ UNUTMA…
SAL İÇİNİN AĞISINI, ACISINI BENDEN YANA,
İLKYAZ MUŞTUM, YAĞMURUM,
                                  KIZIL GÖĞÜSLÜM,                                                                                            GÜLÜŞLÜM…
DÜŞÜNE, DÖNÜŞÜNE DÖNÜK DURURUM,
TASA DÜŞÜRME
YARA DÜŞÜRME GÖVDENE 
ALIÇ, ARDIÇ DİKENİM;
GÖVDEN, GÖVDEMİN,
GÖVDEM, GÖVDENİN YAPIŞIĞIDIR,
YÜREĞİM YÜREĞİNE KONULMUŞTUR
DÜŞÜNCELERİM DÜŞÜNCELERİNE…
SUSTURMA SAKIN ÇIĞLIĞIMI
TÜRKÜLERİMİN ÖZÜNÜ, BALINI
YARINLARIMIN SALTUKLU TİGİNİ  ( PRENSİ )
GÜL DALIMIN SARI DİKENİ
ENGEREĞİ…
Aysaltuk V. Öntaş
Şiir – Benim Yaram Sargı Öksüzüdür
“Benim Yaram Sargı Öksüzüdür” şiir kitabı, “şair” Aysaltuk V.Öntaş’ın biçemi (tarzı) ni anlatma bakımından “ilginç” sayılabilecek bir yapıt. “Alan” uzmanları, kendisini sürekli “edebiyat” dünyasının “dışın”da tutan bu “aykırı” yazın adamının şiirlerini; Türk edebiyatının evrelerinden sayılan “Birinci Yeni”, “İkinci Yeni”, “Garip” gibi tanılamalarının “neresi”ne “yerleştir”irler bilemeyiz. Ancak, şairin şiirlerindeki “kurmaca”larını okuyucusuna sunumu, işleyişi, anlatımdaki yalın “aykırı”lığıyla şiirdeki söylenceleri (mitosları) , “halkının kutsalları”; onun “ayrım”lı bir “Eytişimci-Toplumcu” biri olduğunun kanıtıdır kuşkusuz. Yazar bu yanıyla, sunumuyla belli ki başkalarına “benzeme”yi çok sevmiyor. Yazarı toplumsal kavgada en “ön”lerde görürken; onlara karşı tüm sorumluluklarını yerine getirme çabasına karşın; -yazar, ozan, …- gibi “san”larla halkının “ön”üne “çıkma”yı sevmiyor.
Yazar anılan yapıtında kendini, kavgasını yalın bir Türkçe’yle anlatıyor. Yazarın bu dizeleri, onun “düşünce”si nedeniyle yargılandığı “ceza evi” dönemlerine ilişkindir.
“…
saçlarımı kurban dişimi
saçlarımın ak olanını ayırmışım hemi de seçmeden
yanıma kıyıma tutmuşum otuz ikisini birden
karalarını kurban ağız boşluğuma dökmüşüm
saçlarımın yılışanını sökmüşüm tümünü birden
kara kara gülenini kanıyla yarasıyla ağısıyla tükürmüşüm
arsız hayasız duranını ürkünün ihanetin yüzüne
yolmuşum tel tel satkının kıyıcının ayaklarına
tutam tutam kirliliğine
üç kez okumuşum ak inciler gibi dizmişim sıralamışım
Dedem Korkut’un adını diz çöktürmüşüm direncimin
üç kez adını anmışım Güneş’in kavgamın önünde
Ay’ın, yağız Yer’in Güneş’e durmuşum gündüz
üç kez üflemişim Yel’e-Gök’e su başlarına seğirtmişim
yakarıp kutsamışım keklikler kınalandığında vurulduğunda
kollarımdan asmışın kendimi kına kına gizlendiğinde ihanet
yarısını, gövdemin yarısını pusulara tutmuşum göğsümü
kalanını, diğer yarısını, susanını senden önce
kayınlara çınarlara ardıçlara öpmüşüm namluların ağzını
alıçlara dolamışım kurban yalazlarını….
dönüş yollarına
Yazar yukarıdaki şiirinde de belirttiği gibi “üç kez adını anmışım Güneş’in
Ay’ın yağız Yer’in..” dizelerinde olduğu gibi gerçek yaşamında da “üç kez” ölümle yüzyüze geldiğinde, ön asya kültüründe olduğu gibi “özdek”sel bir duruş sergiler. Aysaltuk V.Öntaş’ı çağdaşı olan, ya da olmayan (son 1000 yıllık süreçteki) tüm bilinen diğer yazarlardan ayıran en belirgin özelliği; onun betimsel -“imgeci”, “doğacı”- duruşudur. Yazar diğer yapıtlarında da bu duruşunu hiç bozmaz. Yapıtlarında, güçlü “Türkçe” donanımıyla söz dağarını kullanarak, kendine özgü kurmaca söylence (mitos) ler oluşturur.
Bu özgün kurmacalarla içinde yaşadığı, kendisinin de üyesi olduğu toplumu; kendinden, önceki toplumun kültürel dokusuyla buluşturmak, yüzyüze getirmek; bir anlamda yazınsal göndermelerle “sarsmak” ister. Bu yazınsal eylemliliğini “gelenek”çi bir biçem -tarz- olarak görmemek gerekir. Bunu “toplumsal bellek”çilik olarak görmek daha doğru olur.
O, bu gün de Anadolu insanının kültüründe taşıdığına inandığı kutsallarını; “Güneş, Ay, Yağız yer, Dağ, Su gibi” doğacı değerlerle kimi “ön” toplumsal ilişki düzenleyicilerini yazınının (edebiyatın) “madde”si yapıyor. Bu yanıyla halkını geçmişiyle ilişkilendirerek, bir tür toplumsal yozlaşmaya, yabancılaşmaya karşı direniyor, duruyor.
Yazarın “dil”deki “kimi”lerine göre bu katı duruşu “çağcıl” bir duruş olarak görülmüyor. Bu anlamda eleştirenleri de yok değil. Ancak, Aysalsuk V. Öntaş’ın aşağıdaki yakıcı, yalın Türkçe’siyle örülü dizelerini okuyunca; onun toplumsal yarınının “Güneş’i” olarak gördüğü “Türkçe” sini de esenlemek gerekmiyor mu?..
“… vay aman yüzlerce ölüm
aman aman milyonlarca leylim
gövdesi gövdemin yolunmuş saçlarını yelden selden alırlar
iki yarısından biridir gelinlerinin kızlarının
sarsar göğü gök göğüslü tomurlarına tutar örterler ellerini
yağız yeri derinden ar yerlerine namus yerlerine
ceylanlar döner göz eriminden dizlerini döver kanatırlar
kana konar gelincik böcekleri bin diş oyuğu yaralar açılır aksı gövdelerinde
örümcek kuşları neyleyim neyleyim benim yaram sargı öksüzüdür
yük alır yüklenir ağaçlar eğili ağılı pençeler çürütür
dalıp dalıp uyanıp uyanıp kurutur ağacı ormanı
dizlerini döver analar Sarı Saltuk’un usunu
Pir Sultan’ın namusunu sürer
namlulara yakarılar….!
Aysaltuk Vahap Öntaş
+
Yazarın yazınsal yaşamında “önem”sediklerinin, kendisinin de içinde olduğu 68′ lilerin; uğruna savaştıkları toplumsal değerlerle bire-bir örtüştüğünü belirgin bir biçimde ayrımsar okuru onu yapıtlarında. Geçmişinde olduğu gibi onu bugün de”yeni bir toplum yaratma” düşüncesine ” yazın”sal olarak “inanç”la bağlandığını, katıldığını görürüz.
“.. bu çakır dikenleri
gülleri kim öper sarı gülüşlü
dudakları kanarken yalan gülüşlü
yaralıyken yılan gülüşlü
kim çukurlara vay aman
karanlıklara kor sevdiklerini talan gülüşlü
kim derisini soyar etinden kaypaklık…”
dizelerinde olduğu gibi “yakın”malı bir biçimde de sorgular aşkı, insanı, toplumu, çağını. Eleştirir sürecinin tanıklarını; “doğa”ya; atalarının, halkının “kutsal”larına sığınır aşağıdaki dizelerde olduğu gibi…
“… ışıksız gecenin rengi
hele vay düşmüş avuçlarıma
soy ulularımın Yer Yükseltileri ayaklarım ay dilimi toprakta
ulaşılmazları hele kim koydu
türküleri acılara bulamanın bir avuç kınayı göğsüme
telleri sazların göğsünde kim gömdü
kördüğüm etmenin gençliğimi
anlamı ne şimdi çakır dikenlerinin
eğri duldalıklarına…”