“Her dil, kendini yaratan, oluşturan insan topluluklarının binlerce, milyonlarca yıl süren topluluk yaşamlarının ürünüdür, sonucudur.
Bu özlü yanıyla diller, kendilerinin yaratıcısı olan toplumlara aittir. Dil kıyıcılığı yapanlar, yaşadıkları tarihsel sürecin kültür eksilmesinin özdeği (maddesi) olduklarını bilmelidirler.
Dillerin de insanlar gibi canlı varlıklar oldukları unutulmamalıdır. “Ana dil” ler, dirimsel (biyolojik) dillerin ağız boşluğundaki yeteneklerinin en “kutsal” sonuçlarıdır. Ölen, öldürülen her bir insanla; bildiği dillerin de öldüğü, ustan (akıldan) çıkarılmamalıdır hiç!..
Öyleyse diller, ait oldukları toplumların ellerinden alınmamalıdır. Tersine, o dilin ait olduğu topluluklarca kullanılmasının koşulları yaratılmalı; özendirilip, evrensel kültür mutfağında yerini alması sağlanmalıdır.
…..Kazakistan’ın başkenti Alma- Ata yakınlarındaki Esik kasabasında yapılan kazılarda; üzerinde 26 harften oluşan Göktürk yazısı bulunan gümüş bir kap, Türklerin tarih sürecindeki yazıyla olan yolculuğunun bilinen ilk halkasıdır. Bilim adamları bu kabın M.Ö. V. , 1V. yüzyıla ait olduğunu saptamışlardır. Dil biliimciler bu yazının Göktürkçe yazısının ilk (arkaik) dönemlerine ait olduğu yargısına varmışlardır. Türklerde yazının M.Ö. V. yüz yılda kullanıldığının ilk yazılı belgesi olan bu tarihsel belge; Türk dilinin diğer diller içindeki konumunu, önemini belirtmeye yeterli olsa gerektir.
Her toplum gibi Türkler de, üzerinde yaşadığımız anakaranın önemli bir gerçeğidir. Bu nedenle, binlerce yıllık kutlu bir dil geleneği olan ulusumuzun, söz varlığının giderek bozulma noktasında olması düşündürücüdür!
Tarih, kendi dili için var olamayanların; birilerinin dillerinin yaşatıcısı durumuna düştüklerine çok tanık olmuştur. Dağarcığımızda bulunan her bir yabancı sözcüğün yerine “Türkçe” karşılıklarını koymanız, kullanmanız dileğiyle….”
Tek evladı, “MAVİ GEZEGEN” in şairi, yazartigin orçun öntaş‘ı; 40’lı yaşlarda toprağa verdikten sonra;
yazarımız; sevgilioğlu,
tigin Orçun’un adını da kendi adıyla birleştirerek;
Hem OĞLU’nun,Hem de kendisininYAZINSAL yaşamını; Aysaltuk V.Orçun Öntaş olarak sürdürmektedir.
Çok erken yitirdiğimiz
Şair, YazarTİGİN ORÇUN‘UN
TÜRK OĞUZ KOZMOGONİĞİNE UYGUN GERÇEKLEŞTİRİLEN
ANITSAL KURGANI
tigin Orçun Anıtsal Kurganı’nın, Türk (Oğuz Name) İm’li “Kozmogoniksel” Açılımı;
TiginOrçunAnıtsal Kurganı
BİLGİLENDİRME
Tigin Orçun, Türk edebiyatında, Türkçeyi en iyi kullananyazarlarımızdan biri olarak kabul edilen, ; Türk Dilleri ‘yle Türk EdebiyatıTarihçisi, Ön (proto) Türkler Araştırmacısı, Eğitimci, Şair,Bilim, Sanat, Kültür insanı yazar, AysaltukV. Öntaş’ın tek çocuğudur…
BabaAysaltuk V.Öntaş; Türk Eğitimiyleedebiyat dünyasına onlarca eser kazandırmanın yanı sıra,“Ana DilimizTürkçe”yle ilgili çeşitli bilimsel çalışmalar,sunumlar, söyleşilergerçekleştirerek, on binlerce katılımcının usunda, yüreğinde“Ana Dilimiz Türkçe”yle ilgili bir duyarlılık oluşmasına katkıda bulunmuş,bilimsel, yazınsal çalışmalarını kesintisiz sürdüren ışıtmacı bir aydındır.
SUNUM
“Babasının bilimsel ve yazınsal eserleriyle; Büyük Ata’larının görsel, tarihsel, bulgusal birikimlerinin; “KURUMSAL” bir yapı içinde korunarak; tarihsel yolculuklarını eksilmeden, bozuma uğratılmadan sürdürmesi”amaçlı“Taç”lı Tasarısını hayata geçirme çalışmaları sürecindekalbine yenik düşen Genç SaltukluTigin’inin“ironik” öyküsünün ardından; !..
babası Aysaltuk v.orçun Öntaş tarafından; oğlunun düşlerine, düşüncelerine uygun ” gerçekleştirilen;
SELÇUKLU YABGUSaltuklularıTorunlarından. Tigin Orçun’unAnıtsal Kurganı
Anıtsal Kurgan’da“Göksel” İmgeler
Anıtsal Kurganın Doğu (ön) Alnacı – Tigin Orçun Anıtsal Kurganı’ndaki Türk Kozmogonik Görseller
Tigin Orçun Öntaş; Mezopotamya başta olmak üzere, “Kadim” Anadolu topraklarında toplumsal aydınlanmanın,değişimin açkısı, yaratıcısı, dağarcığı olan Selçuklu hanedan ailesinin üyelerinden
Tigin Orçun‘un Büyük Atalarından Selçuklu Yabgu (Hanı) larından ; Yabgu İnanç Biygu Tuğrulİzzettin Saltuk‘un onikinci yüzyılda yapılmış Erzurum‘daki Anıtsal Kurganı
“Mavi Gezegen” in Şairi SelçukluYABGUSaltukluLARI TİGİN‘i yazarorçun öntaş’la ilgili
GENEL YAZINSAL SUNUM
Erken yitikliğinin sarsıcı ağrılarının ardından, heryıl adına düzenlenen; “Mavi Gezegen” in Şairi, YazarTiginOrçun ÖntaşAnadil Türkçe ” EDEBİYAT ÖDÜLLERİ ” ve tüm etkinliklerle birlikte, TiginOrçun Öntaş ” Sosyal Sorumluluk Projeleri ” adlı yazınsal etkinliklerin tamamı; Aysaltuk V. Orçun ÖntaşAsyatik Dilleri Bilim Merkezi tarafından “KURUMSAL” olarak yürütülüp, sürdürülmektedir.
TiginOrçun Öntaş, çağdaş şiirin en bunalımlı döneminde, ayrık bir karşıtlık olarakortaya çıkan, Türk şiirinde, yaratıcısı, yazınsal oluşturucusu bilge şair, yazar, dil bilimci ve Edebiyat Kuramcısı babasına (A.V.Öntaş) ait olan; şiirimizde “Yeni Bir Kuram” ve “Yazınsal Akım“ olarak da kabul edilen, Eytişim (Diyalaktik) sel Özdekçi (Özdeksel) şiir akımının öncülerindendir.
Tigin Orçun, yazınsal anlatılarında, kendi şiir örgüsünü yaratmış, kendi anlatılarına en uygun sessel, imgesel şiir tekniğini oluşturmuş az sayıdaki şairlerimizdendir.
Erken yaşta yitirdiğimiz şair ve yazar Tigin Orçun öntaş; öğrencilik yıllarından başlamak üzere, eğitim-öğretimden arta kalan sürelerini; ülkemizin yazınsal belleği olarak da bilinen babasına ait yayınevlerinin “edebiyat” mutfaklarında bulunmuş; yazınsal edimlerle, birikimlerle kendini çoğaltmıştır.
Tigin Orçun öntaş, 1990 yılından itibaren, babasının kurduğu Hasat Yayınları, Orçun Eğitim Yayınları,İlk aşama Yayınları, İlay Yayınları ve Ödül Yayınlarınınyürütüm kadrolarında yer almıştır.Tigin Orçun, yazınsal üretimlerle, edebiyatla olan ilişkisini de hiç ara vermeden, kesmeden sürdürmüş, coşkulu dizeleriyle kendi tekniğini oluşturmuştur.
Doğasal, toplumsal karşıtlıkların şairidir Tigin Orçun öntaş. Kendi çizgisine yakın usta şairlerden çok ayrı bir yerden, AYIRT edilir karşıtlıklarla seslenir okuyucusuna. Yersel bir şair olmaktan çok, bilinir, bilinmez gezegenlerin şairidir. Bu nedenle, okurları onu; “Mavi Gezegen” in şairi olarak betimler, nitelerler.
Tigin, aynı çizgideki şairler gibi köylerden, ovalardan, sam yelinin geçtiği çiy düşmüş bozkırlardan, kardelenleriyle karları, dağların yamaçlarını öpen yalçın kayalıklardan, şehirlerden seslenmez salt.
Sürecin usta şairleri gibi aynı sese, söze, geç, güç gelen her bir karşıtlığa usunu, yüreğini bilinçle, dirençle yoğurur, kendine öz bir ses, söz, imgesel dizeleriyle karşı koyar.Tigin, bir karşı duruşun, direnişin imgesiyle kucaklar her bir karşıtlığı…İşçilerin, ekmek peşinde koşanların, öksüz, yalnız tüten yoksul evlerin dumanlarıyla geçer akşamları, aysız geceleri. Yıldırım, şimşek yüklü bulutların ışıklı yağmurlarıyla iner toprağa, yaprağa, sulara…
En taçlı, seçkin kısa sözcüklerle oluşturur mavi dizelerini.Durgun su lotuslarının (nilüferlerinin) kut’sanmış renkleriyle gülümser halkının yaralı çocuklarına, emekçilerine…Toprağa sıralı düşmüş gelincikleri, karanfilleri , peygamber çiçeklerini kırmızılar nehirsel imgeleri. Okyanus mercanlarının, şakayıklarının sesi olur. En asi ırmakların, gizemli sancıların çığılığıyla ışıklandırır,yakar kara karanlıkları.Okyanusların mavi soluğudur imgeleri Tigin Orçun Öntaş’ın.
Suya, nehire, denize, okyanusa kıyısı olanher bir alıç, ardıç, ağaç gölgesininkızıl gülüşü olur taç’lı dizeleriyle TiginOrçun…
Anlatıları, her gün’ün doğumunda, oluşumunda, yitiminde ; ağacının yeşiline, dalına, gövdesine yaslanır; çocuklarının yüreğine dokunur sessizce; ırmak ırmak, nehir nehir bir ulu sonsuzluk içinde akar ; çoğalır atların, tayların toynaklarıyla, kanatlarıyla kınaladığı bozkırlarını. İçli, yanık bir kavalın sesiyle sarar yüreği, örter, karla, doğmak, üretmek, direnmek, tanımlı yeni söylenceler için…
– Toplayıcılıktan Günümüze Ana Diller – Eskiçağ Uygarlıklarında “Arkaik” Dillerde Değişim – Saltuklularla Sarı Saltuk’un İlişkisi – Luvi Dilinin Ardılı olan “Asyatik” Uygarlıklar – Türk Dilinin Evrilişi – Özleştirme Kılavuzu – “Farkındalık” Çalışması – Duyarlılık Yaratma
yazarın Yazınsal çalışmalarının Listesi-II
HALK BİLİM (FOLKLORİK) ÇALIŞMA
MALYA ” 1236 Malya Yenilgisi” Üstüne (Kültür Bakanlığı Destekli) Müzikal Çalışma)
TAŞ DEVRİ İKİZLERİ (Çizgi roman 16 ya da 32 sayfa) –
Kitap
…….
…….
Kitap yazılı.
ödül kültür SANATEVİ
“Ana Dil” imizin,
toplumsal belleğimizin
“yorulmayan” DÜŞÜNCE işçisi,
YAZINIMIZIN (edebiyatımızın)
AKSAÇLI bilgesi
Ağsal İçerik Tasarı; 2008’de Orçun Öntaş tarafından düzenlenmiştir.
YAZARIN YAZINSAL GÖRSELLERİNDEN BİR BÖLÜM
fotoğraf : ekim 2018 – kırşehir / aysaltuk v.orçun öntaş
Tankut İlighan Kağan
OĞUZ‘UN KINIK YABGULARI
Selçuklu Yabgu Saltukluları Tigin‘ i (şehzadesi) ; “Mavi Gezegen” in şairi, yazar Tigin Orçun Öntaş‘ın, Oğuz Kozmogoniğine uygun gerçekleştirilen Anıtsal Kurganı
Tigin Orçun Anıtsal Kurganı
Tigin Orçun, Bilge şair ve yazar, Bilim Kültür Sanat İnsanı Aysaltuk V.Öntaş‘ın, 2014 Kasım’ında yitirdiği tek “evladı” dır.
Mavi Gezegen”in Şairi Yazar Tigin Orçun Öntaş ( 1973 – 2014 )
Yazarın yazınla ilgili birikimlerinin dışında “fotoğraf“cılıkla “müzik” uğraşlarını da unutmamak gerek. O diğer sanatsal alanlarda olduğu gibi bu iki “kutlu” uğraşısını da “toplum”sallaştırmayı kotaranlardan.
Müzik kulağı çok iyi olan Aysaltuk V. Öntaş müzik aletlerini kullanmada da oldukça başarılı. O kendi “felsefe”sinin, yaşadıklarının “ses”sel bir anlatımı olan çok sayıdaki “beste”nin de sahibi. 2000 yılında İAYM Yapımtarafından gerçekleştirilen “Malya” adlı çalışma (müzikal tasarı), Kültür Bakanlığı‘nca da onanarak, destek görür. Tasarı içindeki kendisine ait (söz-beste) parçaların seslendirmesini de yazar kendisi gerçekleştirir.
Yazarca bu çalışmanın adının “Malya” olarak seçilmesi bilinçlidir. Çünkü yazarın üzerinde doğduğu bu topraklar (Malya Çölü) 1236’lı yıllarda aynı aileden iki kardeş ( Saltuklu -Salçuklu) Türk ordusunun karşılaşmasına sahne olur. Bu kalkışma tarihe “babailer” kalkışması olarak geçer. Yazar bu çalışmasında, kendi yaşamıyla ilişkilendirdiği tarihimizdeki bu kalkışmayı toplumsal bir “Milat” sayar.
“Malya” çalışmasının sunumundaki yazarın kendisine ait yazısını (sunumunu) yukarıdaki bölümlerde olduğu gibi aktardık. Anılan çalışmanın “Malya” sunumunda TRT Müzik Prodüktörü Nevzat Üçyıldız’a ait aşağıdaki tanıtım (sunum) yazısını da olduğu gibi veriyoruz.
“Düşünsel ve yaşamsal birikimlerini onlarca (masal, öykü, şiir, roman) yapıtla taçlandıran Aysaltuk Vahap Öntaş‘ın müziği de; yapıtlarındaki toplumsal kurgular gibi özgün ve etkileyici… Sanatçı Aysaltuk Vahap Öntaş müziğinde, yarım asırlık gövdesiyle doğasal ve toplumsal diyalektiği şiirselleştirerek seslere dönüştürmüş. Müziğindeki coşkulu, artımlı yükselişi; yazınsal çalışmalarında olduğu gibi insan ve doğa gerçekliği üzerine örmüş, kurmuş… Müziğindeki simgesel, ezgisel göndermeleri bir çığlığa dönüştürerek toplumsal bir işlev yüklenmiş. Aysaltuk Vahap Öntaş‘ın müziği, bir “oluşun” karşı duruşun; bir direnişin ve başkaldırının müziği… Onu dinlerken ozansı söylemlerinin mi, yoksa ezgilerinin mi gövdenizi dağladığını ayrımsayamıyorsunuz. Sanatçının son şiir kitabı “Benim Yaram Sargı Öksüzüdür” ün, belirtgesinde; -bir talancı, yıkamı karşı “OLUŞUN -DURUŞUN” şiiri” olarak nitelendiriyor; yaptığı müziğin adını da “OLUŞUM MÜZİĞİ” olarak belirtiyor. Onun müziği için bende aynı söylemi yineliyor; bu coğrafyadaki her türlü yıkıma, talana karşı bir karşı “DURUŞUN” müziğidir diyorum yaptığı müziğe. İnsan onun ezgileriyle, söylemleriyle karşılaşınca Anadolu halkının her birinin, niye birer Dedekorkut, Pirsultan, Hacıbektaş, Sarısaltuk, Yunus, Karacaoğlan, Köroğlu olduğunu daha iyi anlıyor, ayrımsıyor. Aysaltuk Vahap Öntaş’ın müziği, toplumumuzun içinde yaşadığı yenilgi pisikolojisi için de, güçlü bir çığlık!.. Müzik dünyasına, kendi tarzıyla gelen ve Anadolu kültür dokusunu özümsemiş, kucaklamış sayılı sanatçılardan biri Aysaltuk Vahap Öntaş… Hoş geldin aramıza, yolun açık olsun…
Nevzat Üçyıldız TRT Müzik Prodüktörü Müzik ve Programları Yönetmeni 2000 Mayıs-Ankara
” Malya” adlı çalışma, sözle müziği Aysaltuk V. Öntaş’a ait 9 parçadan oluşmaktadır.
Çalışmanın alt “dolgu” müziği “senfonik”tir. Düzenlemeler Bora Akyol tarafından yapılmıştır.Parçalardaki etnik çalgı (keman, ud, gitar, nefesli çalgılar, az da olsa saz) ların “icra”sı TRT sanatçıları tarafından gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın dağıtımını “Ada Müzik” üstlenmiştir. Çalışmanın ilk parçası “Az Sonra Güneş Doğacak” adlı yapıta da “klip” çekilmiş; -CD-Kaset-Klip- bu promasyonlar ülkedeki tüm radyo ve televizyonlara dağıtımı yapılmıştır. Çalışma ulusal ve özel kanalların radyo ve televizyonlarında yayınlanmıştır.
“Malya” çalışmasının içindeki parçaların bazı bölümlerinin sözlerini aşağıda örneklemek istedik:
“Az Sonra Güneş Doğacak” “Maralım” Koyaklar bekliyor seni Üç milyon yıldır kavgadaydılar Açığa koyma gövdeni On milyon yıldır havadaydılar Yarın şafakla bekle beni Aylı bir gecede havalandılar Yiğidimsin aman deme Üçünü de birden vurdular
“Malya Çölü” “Aysar”
… …
Kopardılar yıldızları Güneş doğar koyaklara gizlenir Aysar
Küstürdüler suları Mavzerler ışıldar, taşlar ışıldar
Seni kimler yaraladı Keklik olur, turaç olur izlenir Aysar
Söyle aman dayanamam Gökyüzü bulutlanır, dağlar bulutlanır
“Dün Akşam Çıkmışım Yola” “Dağlardayım Yine” … … Gece olur kurt ulur Dağlardayım yine kavgalardayım Beni sırtımdan vurur Bir çiçek gönder bana karanfil olsun Göğsüm dışarda durur Yüreğim kurşun yemiş sevdalardayım Seni dağda koymuşum Bir yel gönder bana güneyli olsun
“Yıkın Duvarları” “Yönüm Sana Kanım Sana”
… …
Yıkın şu duvarları, yıkın bu damları Çınar gölge vermez bana
Yarim gelin olmuş, yarim gelin olmuş Görüntüm puşt, izim puşt
Açın şu kapıları, salın karacaları Sırtımı döndüm düşmana
Yarim elin olmuş, yarim gelin olmuş! Namlu puşt, mermi puşt!
“Sesim Aktı Topraklara”
Sesim aktı yapraklara Bir alıç dibinde kuşum Kanarım ben topraklara Kaçmışım yorulmuşum Kandaşı oldum, kardaşı oldum Yandaşı oldum, öçdaşı oldum yoldaşı oldum kanımın aldaşı oldum kanımın
oy atıldım zındanlara oy bin alıç dikeni kurşun çekildim sokaklara bin alıç dikeni kurşun ipleri koptu darağaçlarının almışım vurulmuşum ışıtın sokakları ….. vurdular çocukları ölüler kına yakmaz ayırın korkakları
Yazarın müziğinin omurgasını oluşturan yukarıdaki “söz”leri okuyunca; “Malya” çalışmasının sunum yazısını hazırlayan Yönetmen Nevzat Üçyıldız’ın “yazar”la ilgili düşüncelerine ekleyecek bir söz kalmıyor doğrusu…
aysaltukv.öntaş‘ın “Malya” Müzikal Çalışması içinkaleme aldığı
“YAZINSAL”SUNU
“Her soylu oluşun, duruşun; ışığın önünde,tanıklığında oluştuğunainanırdı babam. Güneş’e hiç sırtını dönmeyen, beyaz gülüşlübir bozkır bilgesiydi.Dağarcığı, gönlü, güreli; dili, söylemi kekik, gelincik kokulu, dokulu bir “Kızılırmak”lıydı. Toprak üstünde “baba” gibi değil; “Ata” gibi dururdu hep. Kuşlar onun gibi konuşur, ağaçlar onun gibi yeşil yüklenirdi. Toprak ana onun gibi içlenir, göğüslenir; yel, su, bulut onun gövdesini taşırdı; o da Güneş’in..
Çocuk düşlerimin ortasında,
“Bulutlar neden Güneş’e yakın dururlar baba?” dediğimde; beyaz gülüşüyle; “Ay da yıldızlar da ona yakın durur. Kuşlar, bulutlar ona yakın uçarlar oğul!Toprak, su gözesi ona doğru akar; ağaçlar ona tomurcuklanır, dağlar ona bakar çiçeklenir; yılanlar, çıyanlar ona kıvrımlanır, karanlık ondan ürker, ihanet onun olmadığı yerlerde büyür, yürür.Kar’a beyazı o verir Sarı Çiğdem’im!” derdi.
Ben de yaşıtlarım gibi Güneş’e yakın durmak için Yiğren dağının doruklarına çıkar; az ötemdeki Erciyes’e, Melendiz’e, Hırka’ya; çoğunlukla da Hasan dağına bakardım. Sırtımı babam gibi Güneş’e hiç dönmeyeceğime ant içerdim günbatımı yellerinin (rüzgarlarının) önünde. Sonra yönümü kuzeye döner, babamı her dönem alt üst eden Malya Ova’sını (çölü)’nü izlerdim her mevsim. Başımı yukarılara kaldırır, mavi boyunlu turnaların adımın ilk abecesini (harfini) göğün mavisine çizerek üstümden geçişlerini izler, sevinçle karşılardım. Göğsüm ilkyaz (bahar) toprakları gibi kabarır, kanatlanırdım yaz kuşları gibi.
Toprağın her oluşunda, uyanışında; flamingolarla ak göğüslü toylar, gri renkli çulluklar geçerdi Malya Ovası’nın güney ucundan Seyfe Gölü’ne, babamın yüzündeki gölgeleri derinleştirerek. Toprağın karnını yararak akan sularımızın kıyılarına duran kekliklerin, turaçların çığlıklarına düşerdi çocukluğum. Akreplere, çıyanlara öptürürdüm yaramı (!) Etlerimi sülüklere parçalattırırdım (!)..
Ak çizgili al bir atın üstünde, delice kuşlarının göğüs boşluklarından Malya Ovası’nın uçsuz bucaksız yeşilini gösterirdi babam.
“- Ay göğüslü, kar göğüslü Bozkır tayım; bak ovaya, bak ovaya!..
Öfkemin öcümün üstüne “Malya” oturmuştur. Çabuk büyüyesin ki kaldırasın onu gösümün üstünden oğul! Derdi…
…Torosların yükseltilerinden yaralı bereli Hasan Dağı’nı, Ihlara’yı geçerek toprağımıza yorgun düşen ilkyaz yağmurlarını ilk bilinçli gövdemde duyumsadığımda; 68 kuşağının anakarayı kucaklayan sarsıcı söylemlerinin çığılığıyla karşılaşmıştım. İçimdeki sesin Malya’dan beslendiğini ayrımsamıştım. Dede Korkut’un dili dilimde, Sarı Saltuk’un, Hacı Bektaş’ın, Yunus’un, Pir Sultan’ın eli gövdemde; Malya Ovası’nın göğe bakan yüzünde dizlerimin üstünde doğrulmuş, bilincimin üstündeki karanlık örtülerin sorumlularına baş kaldıranın bir “biz” olmadığımızı anlamıştım o gün.
18’lik gövdemle, Anadolu halkının 1240’lı yıllarda kendi ulus değerlerini, varoluşlarını, duruşlarını; başka ulusların (Acem-Arap) değerleriyle değiştirmeye kalkan Selçuklu Sultanı Gıyasettin Keyhusrev ll’ye karşı başlattıkları kalkışmada (isyanda) sultanın Frenklerden oluşan ordusu karşısındaki Malya Çölü “yenil”gilerini kucaklamıştım. İçimdeki en son “köylü”yü, Malya Ovası’ndaki Sekiz Yüz Yıllık Ulus çığılığının yanına bırakmış, kucağımda mor gülüşlerin gölgesiyle “Kızılırmak”ı geçmiştim tüm öç duygumla!..
Sonraki günlerde yüreğimi, kendi kuşağımın ışıtmacılarının yüreklerinin yanına koydum. Düşlerini demir parmaklıkların dışında tutmayı başaranların gövdelerine doladım kollarımı. Soğuk demirlerin, kuşağımın bileklerine kenetlendiği ilk anı; ilk kurşunun kaypaklığını, dar ağaçlarında büyüyen beyaz gövdelerin mavi gölgelerini hiç hiç unutmadım.
Erken düşen gövdelerin ardılları olan ilkyaz sürgünlerinin seslerini öptüm dağlarda. Ak ışıltılı bozkır türkülerini kentlerin sessiz sokaklarındaki yalnız evlerin çatılarına taşıdım sonyaz güvercinleriyle. Varoşlardaki yoksul sofraların kıyısına tutunmuş ağıtların resimlerini çizdim dilimle, soğuk kış öfkelerine gömdüm ellerimi. Yazdım mevsimleri alkımların diriliğinde, çevrimlerinde. Aylı gecelerin çalınmış gülüşlerini topraklarına eken insanları fotoğrafladım belleğime, yüreğime…
Sürülmüş karacalara, yılkılarından erken alınmış atlara, taylara dar ağacı kuranlara ilenen (beddua eden) toprağı esenledim hep. Bozkırların ağılanmış seslerini yıkadım. Işıltılı kar günlerinin çiğnenmemiş ezgilerini soludum üstümüze örtülü gecelerde. Gövdemdeki, yüreğimdeki söylenmemiş türküleri söyledim. Seyfe Gölü’nden çığlık çığılığa kalkan mavi boyunlu turnaların, Malya Ovası’nın topraklarını gölgeleriyle yıkayışını kovaladım. Milyon yıllık özlemim bildim, kucakladım çakır dikenlerini yaz sıcaklarında. Dağ kevenlerinin üstüne oturttum çığılığımı; kapattırmadım, açık tuttum yaramı hep!.. Baba İshak’ın, beyaz gülüşlü babamın “Malya” türküsünü dilimden düşürmedim, unutmadım dumanların acının giysisi olduğunu.
Belleğimdeki, yüreğimdeki bu soylu söğüt ağaçlarının niye gölgesiz Güneş’e dönük durduklarını anımsatmak istedim bu türkülerle sizlere…
Türkülerimizi söylemeniz dileğiyle.
İlkyaz 2000 / aysaltuk v. öntaş.
aysaltuk v.öntaş‘ın KÜLTÜR BAKANLIĞI ONAYLI MÜZİKAL TASARISI
Yazarın yazınla ilgili birikimlerinin dışında “fotoğraf“cılıkla “müzik” uğraşlarını da unutmamak gerek. O diğer sanatsal alanlarda olduğu gibi bu iki “kutlu” uğraşısını da “toplum”sallaştırmayı kotaranlardan. Müzik kulağı çok iyi olan Aysaltuk V. Öntaş müzik aletlerini kullanmada da oldukça başarılı. O kendi “felsefe”sinin, yaşadıklarının “ses”sel bir anlatımı olan çok sayıdaki “beste”nin de sahibi.
2000 yılında İAYM Yapım tarafından gerçekleştirilen “Malya” adlı çalışma (müzikal tasarı), Kültür Bakanlığı‘nca da onanarak, destek görür. Tasarı içindeki kendisine ait (söz-beste) parçaların seslendirmesini de yazar kendisi gerçekleştirir. Yazarca bu çalışmanın adının “Malya” olarak seçilmesi bilinçlidir. Çünkü yazarın üzerinde doğduğu bu topraklar (Malya Çölü) 1236’lı yıllarda aynı aileden iki kardeş ( Saltuklu -Salçuklu) Türk ordusunun karşılaşmasına sahne olur. Bu kalkışma tarihe “babailer” kalkışması olarak geçer. Yazar bu çalışmasında, kendi yaşamıyla ilişkilendirdiği tarihimizdeki bu kalkışmayı toplumsal bir “Milat” sayar.
“Malya” çalışmasının sunumundaki yazarın kendisine ait yazısını (sunumunu) yukarıdaki bölümlerde olduğu gibi aktardık. Anılan çalışmanın “Malya” sunumunda TRT Müzik Prodüktörü Nevzat Üçyıldız’a ait aşağıdaki tanıtım (sunum) yazısını da olduğu gibi veriyoruz.
“Bilge Saltuk” Aysaltuk V.Öntaş’ın Müzikal Çalışmaları
BELGE
M E S A M TÜRKİYE MUSİKİ ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ Halaskargazi Cad. No.364 Şişli / İSTANBUL
Sayı : 227 Tarih : 11 / 04 /2000
………………………………………………………………………………….
Firmanın Ünvanı : İLK AŞAMA YAYINC.TURİZM-MÜZİK- ,, VİDEO-YAPIM ÜRETİM-DAĞITIM LTD.ŞTİ.
Adresi : ADAKALE SOKAK 28/17 Yenişehir / ANKARA
Telefonlar : (0.312) 433 53 08 / 435 83 000
Ticaret Sicil No : 57626
Firma Sahibinin adı Soyadı : —
Yetkili Temsilcisinin Adı Soyadı : A.V.ÖNTAŞ
Firmanın Hukuki Statüsü : Şirket
Kültür Bakanlığından yapımcı belgesi ve kod numarası almak üzere Birliğimize başvuruda bulunan yukarıda kimlik ve niteliği yazılı firmanın başvuru dilekçesi ve buna ekli belgelerinin incelenmesi sonucu yapımcı adayı niteliklerini taşıdığı tesbit edilmiş ve bu belge verilmiştir
MESAM 1987 Yönetim Kurulu Başkanı İmza Mühür
A.V.Öntaş’ın sözleri ve müzikleri kendisine ait olan bu ve benzeri çoklu “beste”lerinin büyük bir bölümü notalarıyla ve kendi sesiyle kayda alınmış “bant”ları; 1995’ten itibaren İşbankası Mithatpaşa Şubesi’nde kendisine ait özel “kasa”ya konulmuş olmasına karşın – Bilge Saltuk’un sık sık siyasi baskılar nedeniyle cezaevlerinde olması, tutulması nedeniyle- sonraki yıllarda kasasında bulunan özel eşyalarıyla birlikte bu kayıtları da bilinmez ve anlaşılmız bir şekilde ortadan kaldırılmıştır. Bilge Saltuk’un bilimsel, yazınsal ve müzikal birikimleriyle tüm diğer birikimlerinin büyük bir bölümü, işbirlikçi yayınevleriyle, onun olmadığı dönemlerde, yine “bilindik biri”lerinin baskıları nedeniyle kendi çalışanları aracılığıyla yağmalatılmış, ya da bir şekilde ortadan kaldırılmıştır.
Bilge Saltuk’un Devrimci Mücadelesi sırasındaki önder”liğiyle birlikte, Selçuklu Saltukluları Hanedan Ailesinin Lideri olması nedeniyle eşi, oğlu ve kendisinin üzerinde kurulan demokratik olmayan uygulamalar sırasında, ne kendisi, ailesi ve üretiminde bulunduğu bilimsel ve yazınsal hiçbir eseri “güven” de olmadı, olamadı. Bu süreçlerde sıkı konroller ve erk’sel baskılar yüzünden üzülerek söylemek gerekirse; ONUN birikimlerini “koruyacak” birilerinin olduğunu, bulunduğunu söylemek çok zor. Sonuç olarak ne kurumsal ne de bireysel olarak hiç bir kimse – bu süreci annemle birlikte yaşadığımız için- “dönemsel erksel” baskılar nedeniyle ortadan kayboldular..
Bu kitabım da, babamla ilgili bulabildiğim “belge”leri okurun bilgilerine sunarak, kalanlarının korunmasını babamın halkının yüreğine, aklına “emanet” ediyorum..
BELGE T.C ANKARA 6.NOTERLİĞİ Tarih 21 /10 / 1999 Yevmiye No:26261 Bayındır Sk. No; 6/2 Kat: 1 . Yenişehir /Ankara
İş bu beyanname altındaki imzanın …. A.V.Öntaş’a ait olup huzurumda imzaladığını onaylarım…… şekliyle tamamlanan işlem, aşağıdaki müzikal “eser”lerin A.V.Öntaş’a ait olduğunu gösterir belgedir.
KEKLİĞİ AFESE KOYDULAR Söz –Müzik : A.V.Öntaş
Kekliği kafese koydular (2) / Kanadını kolunu yoldular / oy oy oy oy oy oy / Beni Ankara’da yargıladılar / Ulucanlar’da kurşunladılar / oy oy oy oy oy oy
Oy Deniz idim Ulaş oldum / Ulaş’a kardaş oldum / Sokaklara koydular / Sokaklarda vurdular
Demirdendir direncin direkleri / Yakar çürütür bilekleri / oy oy oy oy oy oy / Namlu yılışığı çekirdekleri / Kahpece gövdeme gömdüler / oy oy oy oy oy oy
Az sonra güneş doğacak / Senden yana, senden yana / Yel sel dökecek yarana / Aslanımsın aman deme
Ot ağaç örtüdür sana / Aman görünme düşmana / Umut ırmak kıyısında / Seni bekler aman deme
Koyaklar beklen seni / Açığa koyma gövdeni / Yarın şafakla bekle beni / Yiğidimsin aman deme
BELGE TÜRKİYE CUMHURİYETE ANKARA 6.NOTERLİĞİ (Ankara 6.Noteri C.Gültekin SEYFİ / İnkilap Sakak No 371 yenişehir / Ankara Tel; 432 1335 / 4320904
Yevmiye No: 000420 Tarih; 07/Ocak/ 2000
İş bu beyanname altındaki imzanın …. A.V.Öntaş’a ait olup huzurumda imzaladığını onaylarım…… şekliyle tamamlanan işlem, aşağıdaki müzikal “eser”lerin A.V.Öntaş’a ait olduğunu gösterir belgedir.
SESİM AKTI TOPRAKLARA (Söz – Müzik; A.V.Öntaş)
Sesim aktı yapraklara / Kanarım ben topraklara (2) / Kandaşı oldum / Kardaşı oldum / Yoldaşı oldum kanımın…
Eğme beni Malya Çöl’ü / Atam Saltuk çağırır beni (2) / Kirlettiler Seyfe’yi / Sular yanar ay ay ay ay ben kanarım…
İlicek’ten Malya’ya / Al köpüklü yol gider / Yolları dikenlemişler / Koşma aman, dayananan dayanamam oy / Seni kanda görmüşler / Söyle aman, dayanamam, dayanamam oy…
Nakarat
Yiğren’in başı duman / Düşmanlarım vermez aman / Tasalanma öcün komam / Kalk aman, dayanamam dayanamam oy (2)
Nakarat
DOĞ GÜNEŞ SABAHIMA
Söz-Müzik : A.V.Öntaş
Doğ güneş sabahıma / Gece puşt, karanlık (2) / Asılmışım yıldızlara / Elim puş, kolum puşt
Yırtmışım bağrımı / Kesmişim göğsümü / Yönüm sana / Kanım sana (tamamı 2)
Çınar gölge vermez bana / Görüntüm puşt, ölüm puşt / Sırtımı döndüm düşmana / Namlu puşt, mermi puşt
Nakarat
Ay çiçeğim, beyaz balım / Vuruldum, yirde kaldım / Sesimi sana saldım / Ölüm puşt, kıyıcım puşt
Nakarat
Bitiş (Final) Yönüm sana / Kanı sana
BELGE T.C ANKARA 6.NOTERLİĞİ Tarih 21 /10 / 1999 Yevmiye No:26260 Bayındır Sk. No 6/2 Kat: 1 . Yenişehir /Ankara
İş bu beyanname altındaki imzanın …. A.V.Öntaş’a ait olup huzurumda imzaladığını onaylarım…… şekliyle tamamlanan işlem, aşağıdaki müzikal “eser”lerin A.V.Öntaş’a ait olduğunu gösterir belgedir.
Yarim için bir tutam acıyım / Yüreğinde geçmeyen sancıyım yar / Gidip de, dönmeyen hancıyım / Olmasın akşamlar, olmasın / Akşamla gülüm solmasın yar…
BELGE T.C ANKARA 6.NOTERLİĞİ
Tarih 17 /12 / 1999 ( 9; okunmuyor 8 de olabilir) Yevmiye No: 31361
Bayındır Sk. No 6/2 Kat: 1 . Yenişehir /Ankara
İş bu beyanname altındaki imzanın …. A.V.Öntaş’a ait olup huzurumda imzaladığını onaylarım…… şekliyle tamamlanan işlem, aşağıdaki müzikal “eser”lerin A.V.Öntaş’a ait olduğunu gösterir belgedir.
MARALIM Söz-Müzik : A.V.Öntaş
Maral’ım parçası yukarıda görüldüğü gibi yanlışlıkla ikinci defa noterden tastiki yapılmış…
DÜN AKŞAM ÇIKMIŞIM YOLA Söz-Müzik : A.V.Öntaş
Dün akşam çıkmışım yola / Yollar tuzak kurmuş bana / Aman aman aman aman aman / Ne olur bir ses ver bana (2) / Yolun izin yitirmişim / Aman aman aman aman aman
Nakr. Gökte kuzgunlar döner / Niye yerler iner / Niye yollara iner / Niye sulara iner / Aman aman aman aman aman
Gece olur kurt ulur / Beni sırtımdan vurur / Aman aman aman aman aman / Göğüm dışarıda durur (2) / Seni dağda koymuşum aman / Aman aman aman aman aman
Nakarat
Ay’ım yıldızım kanar / Dağlar benimle yanar / Aman aman aman aman aman / Düşman sen ben sanar (2) / Seni dara düşürmüşüm / Aman aman aman aman aman
Yarim için bir tutam acıyım / Yüreğinde geçmeyen sancıyım yar / Gidip de, dönmeyen hancıyım / Olmasın akşamlar, olmasın / Akşamla gülüm solmasın yar…
BELGE T.C ANKARA 6.NOTERLİĞİ
Tarih 17 /12 / 1999 ( 9; okunmuyor 8 de olabilir) Yevmiye No: 31361
Bayındır Sk. No 6/2 Kat: 1 . Yenişehir /Ankara
İş bu beyanname altındaki imzanın …. A.V.Öntaş’a ait olup huzurumda imzaladığını onaylarım…… şekliyle tamamlanan işlem, aşağıdaki müzikal “eser”lerin A.V.Öntaş’a ait olduğunu gösterir belgedir.
MARALIM Söz-Müzik : A.V.Öntaş
Maral’ım parçası yukarıda görüldüğü gibi yanlışlıkla ikinci defa noterden tastiki yapılmış…
DÜN AKŞAM ÇIKMIŞIM YOLA Söz-Müzik : A.V.Öntaş
Dün akşam çıkmışım yola / Yollar tuzak kurmuş bana / Aman aman aman aman aman / Ne olur bir ses ver bana (2) / Yolun izin yitirmişim / Aman aman aman aman aman
Nakr. Gökte kuzgunlar döner / Niye yerler iner / Niye yollara iner / Niye sulara iner / Aman aman aman aman aman
Gece olur kurt ulur / Beni sırtımdan vurur / Aman aman aman aman aman / Göğüm dışarıda durur (2) / Seni dağda koymuşum aman / Aman aman aman aman aman
Nakarat
Ay’ım yıldızım kanar / Dağlar benimle yanar / Aman aman aman aman aman / Düşman sen ben sanar (2) / Seni dara düşürmüşüm / Aman aman aman aman aman
Nakarat
SUNU
“Düşünsel ve yaşamsal birikimlerini onlarca (masal, öykü, şiir, roman) yapıtla taçlandıran Aysaltuk Vahap Öntaş‘ın müziği de; yapıtlarındaki toplumsal kurgular gibi özgün ve etkileyici… Sanatçı Aysaltuk Vahap Öntaş müziğinde, yarım asırlık gövdesiyle doğasal ve toplumsal diyalektiği şiirselleştirerek seslere dönüştürmüş. Müziğindeki coşkulu, artımlı yükselişi; yazınsal çalışmalarında olduğu gibi insan ve doğa gerçekliği üzerine örmüş, kurmuş… Müziğindeki simgesel, ezgisel göndermeleri bir çığlığa dönüştürerek toplumsal bir işlev yüklenmiş. Aysaltuk Vahap Öntaş‘ın müziği, bir “oluşun” karşı duruşun; bir direnişin ve başkaldırının müziği… Onu dinlerken ozansı söylemlerinin mi, yoksa ezgilerinin mi gövdenizi dağladığını ayrımsayamıyorsunuz. Sanatçının son şiir kitabı “Benim Yaram Sargı Öksüzüdür” ün, belirtgesinde; -bir talancı, yıkamı karşı “OLUŞUN -DURUŞUN” şiiri” olarak nitelendiriyor; yaptığı müziğin adını da “OLUŞUM MÜZİĞİ” olarak belirtiyor. Onun müziği için ben de aynı söylemi yineliyor; bu coğrafyadaki her türlü yıkıma, talana karşı bir karşı “DURUŞUN” müziğidir diyorum yaptığı müziğe. İnsan onun ezgileriyle, söylemleriyle karşılaşınca Anadolu halkının her birinin, niye birer Dedekorkut, Pirsultan, Hacıbektaş, Sarısaltuk, Yunus, Karacaoğlan, Köroğlu olduğunu daha iyi anlıyor, ayrımsıyor. Aysaltuk Vahap Öntaş’ın müziği, toplumumuzun içinde yaşadığı yenilgi pisikolojisi için de, güçlü bir çığlık!.. Müzik dünyasına, kendi tarzıyla gelen ve Anadolu kültür dokusunu özümsemiş, kucaklamış sayılı sanatçılardan biri Aysaltuk Vahap Öntaş… Hoş geldin aramıza, yolun açık olsun…
Nevzat Üçyıldız
TRT Müzik Prodüktörü
Müzik ve Programları Yönetmeni
” Malya” adlı çalışma, sözle müziği Aysaltuk V. Öntaş’a ait 9 parçadan oluşmaktadır.
Çalışmanın alt “dolgu” müziği “senfonik”tir. Düzenlemeler Bora Akyol tarafından yapılmıştır.Parçalardaki etnik çalgı (keman, ud, gitar, nefesli çalgılar, az da olsa saz) ların “icra”sı TRT sanatçıları tarafından gerçekleştirilmiştir.
Çalışmanın dağıtımını “Ada Müzik” üstlenmiştir. Çalışmanın ilk parçası “Az Sonra Güneş Doğacak” adlı yapıta da “klip” çekilmiş; -CD-Kaset-Klip- bu promasyonlar ülkedeki tüm radyo ve televizyonlara dağıtımı yapılmıştır. Çalışma ulusal ve özel kanalların radyo ve televizyonlarında yayınlanmıştır.
“Malya” çalışmasının içindeki parçaların bazı bölümlerinin sözlerini aşağıda örneklemek istedik:
Yazarın müziğinin omurgasını oluşturan yukarıdaki “söz”leri okuyunca; “Malya” çalışmasının sunum yazısını hazırlayan Yönetmen Nevzat Üçyıldız’ın “yazar”la ilgili düşüncelerine ekleyecek bir söz kalmıyor doğrusu…
SUNU
“Düşünsel ve yaşamsal birikimlerini onlarca (masal, öykü, şiir, roman) yapıtla taçlandıran Aysaltuk Vahap Öntaş‘ın müziği de; yapıtlarındaki toplumsal kurgular gibi özgün ve etkileyici… Sanatçı Aysaltuk Vahap Öntaş müziğinde, yarım asırlık gövdesiyle doğasal ve toplumsal diyalektiği şiirselleştirerek seslere dönüştürmüş. Müziğindeki coşkulu, artımlı yükselişi; yazınsal çalışmalarında olduğu gibi insan ve doğa gerçekliği üzerine örmüş, kurmuş… Müziğindeki simgesel, ezgisel göndermeleri bir çığlığa dönüştürerek toplumsal bir işlev yüklenmiş. Aysaltuk Vahap Öntaş‘ın müziği, bir “oluşun” karşı duruşun; bir direnişin ve başkaldırının müziği… Onu dinlerken ozansı söylemlerinin mi, yoksa ezgilerinin mi gövdenizi dağladığını ayrımsayamıyorsunuz. Sanatçının son şiir kitabı “Benim Yaram Sargı Öksüzüdür” ün, belirtgesinde; -bir talancı, yıkamı karşı “OLUŞUN -DURUŞUN” şiiri” olarak nitelendiriyor; yaptığı müziğin adını da “OLUŞUM MÜZİĞİ” olarak belirtiyor. Onun müziği için ben de aynı söylemi yineliyor; bu coğrafyadaki her türlü yıkıma, talana karşı bir karşı “DURUŞUN” müziğidir diyorum yaptığı müziğe. İnsan onun ezgileriyle, söylemleriyle karşılaşınca Anadolu halkının her birinin, niye birer Dedekorkut, Pirsultan, Hacıbektaş, Sarısaltuk, Yunus, Karacaoğlan, Köroğlu olduğunu daha iyi anlıyor, ayrımsıyor. Aysaltuk Vahap Öntaş’ın müziği, toplumumuzun içinde yaşadığı yenilgi pisikolojisi için de, güçlü bir çığlık!.. Müzik dünyasına, kendi tarzıyla gelen ve Anadolu kültür dokusunu özümsemiş, kucaklamış sayılı sanatçılardan biri Aysaltuk Vahap Öntaş… Hoş geldin aramıza, yolun açık olsun…
Nevzat Üçyıldız
TRT Müzik Prodüktörü
Müzik ve Programları Yönetmeni
” Malya” adlı çalışma, sözle müziği Aysaltuk V. Öntaş’a ait 9 parçadan oluşmaktadır.
Çalışmanın alt “dolgu” müziği “senfonik”tir. Düzenlemeler Bora Akyol tarafından yapılmıştır.Parçalardaki etnik çalgı (keman, ud, gitar, nefesli çalgılar, az da olsa saz) ların “icra”sı TRT sanatçıları tarafından gerçekleştirilmiştir.
Çalışmanın dağıtımını “Ada Müzik” üstlenmiştir. Çalışmanın ilk parçası “Az Sonra Güneş Doğacak” adlı yapıta da “klip” çekilmiş; -CD-Kaset-Klip- bu promasyonlar ülkedeki tüm radyo ve televizyonlara dağıtımı yapılmıştır. Çalışma ulusal ve özel kanalların radyo ve televizyonlarında yayınlanmıştır.
“Malya” çalışmasının içindeki parçaların bazı bölümlerinin sözlerini aşağıda örneklemek istedik:
Yazarın müziğinin omurgasını oluşturan yukarıdaki “söz”leri okuyunca; “Malya” çalışmasının sunum yazısını hazırlayan Yönetmen Nevzat Üçyıldız’ın “yazar”la ilgili düşüncelerine ekleyecek bir söz kalmıyor doğrusu…
Katıldığı Etkinlikler :
– Çeşitli özel televizyon programları
– TRT ( Akşama doğru -S.Levent- , İnt; diğer kanalları)
– Çeşitli radyo programları
– “Dil, Ana Dil Türkçe” konulu söyleşiler.
– Yazarın yapıtlarıyla ilgili söyleşiler, dinletilerle imza günleri
Yazar, yazınla ilgili çalışmalarını ara vermeden sürdürmekte, araştırmalarıyla bitmiş durumdaki “yapıt”larını yayına hazırlamaktadır.
Aysaltuk V. Öntaş’ın okurunu yeni “yapıt” larla taçlandırması dileğiyle…
kaynak : yazarla ilgili bazı –ayrımlı – kurumların belgelikleri, belgeler, görüşler, dergiler, sunumlar, akademisyen, bilim insanlarıyla, sanatçı, yazarların düşünceleri, görüşleri…
YAZINSAL BASINDAN …
Aysaltuk v. Öntaş‘la ilgili sunumlardan örnekler
“Kusursuz bir toplumsal belleğe sahip yazar, “yapıtlarında” Türkçe‘yi bir “virtüöz” gibi kullanıyor. Kutluyorum !.. Prof. Halil Çivi (Dekan)
“Yapıtlarında hiç emeklemeden, dizlerinin üzerinde sürünmeden; başı omuzlarının üstünde dimdik koşanbir ışıtmacıA.V. öntaş.” Yazar Remzi İnanç
“…..Yapıtlarında, bir bakıma doğanın “diyalektiği“ni şiirselleştiriyor a.v.öntaş. … “ ONU OKURKEN, DİNLERKEN” Birpastoral Senfoni” dinler gibi oluyorsunuz. İçiniz dışınız çiçekleniyor.” Eleştirmen-Şair Atilla Aşut
“Yapıtlarında kullandığı şiirsel dil, Dede Korkut‘la yazınsal akrabalığını ele veriyor. Kutluyorum!..” Prof. İlhan Tomambay
“… (–Aysaltuk Öntaş–) … Türk Dilleriyle ilgili bilimsel ve yazınsal çaba ve çalışmaları nedeniyle;Ulusal ve Uluslararası Edebiyat Dünyasında;Türkçenin “ Yaşayan ” Yurttaşı olarak bilinen; Eğitimci, “ Edebiyat ” ve Türk Dilleri Kuramcısı,Tarihçi,Proto (ön) Türkler Araştırmacısı, Şair ve Yazar …. Aysaltuk Öntaş’ın YARIM ASIRLIK “Rüya”sı olan;
AVRASYA DİLLERİ ETİMOLOJİK KURULUMLARIYLAilgili kendi adını taşıyan Bilim Merkezi’ni, ANTALYA’da gerçekleştirme girişimi, Antalyalılarca da övünçlü karşılanmış, …. tüm çalışmalarını kucaklamışlardır. …
” Prof.Dr. Mehmet Altunkaya ( Akdeniz Ünv. Rektör Yardımcısı)
– Aysaltuk v.Öntaş Bilim Projesinden –
Türk Dili ve Edebiyat Dergisi‘nin OCAK 2010 sayısında Aysaltuk V. Öntaş ile ilgili değerlendirme yazısında; aşağıdaki tanımlamalarla yazarın Türkçe birikimi anlatılmıştır.
Aysaltuk V. Öntaş, Adem Terzi’nin “Ağaç Yurdun Elleriyse” hakkında YAYIN DÜNYASINDAN yazısı, Ödül Kültür Sanat Evi Yayını, Ankara 2009, 72 s.
Türk edebiyatında, Türkçeyi en iyi kullanan yazarlarımızdan biri olarak kabul edilen Türk Dilleri / Türk Edebiyatı Tarihçisi ve Kuramcısı, Ön (proto) Türkler Araştırmacısı, Eğitimci, Şair ve Yazar, Ödül Kültür ve Sanatevi Bölüm Başkanı Aysaltuk Vahap Öntaş, ilişikteki yazınsal çalışmalarından da anlaşılacağı üzere; edebiyat dünyasına onlarca eser kazandırmanın yanı sıra,“Ana Dilimiz Türkçe”yle ilgili çeşitli bilimselçalışmalar, sunumlar yaptı; 10.000 saati aşkın söyleşilergerçekleştirerek on binlerce katılımcının usunda, yüreğinde “Ana Dilimiz Türkçe”yle ilgili bir duyarlılıkoluşmasına katkıda bulundu.
TDK’nun aylık yayın organı olan TÜRK DİLİ DİL VE EDEBİYAT DERGİ’sininocak 2010 / 697. sayısında, yazarımız Aysaltuk V. Öntaşla ilgili yapılan bir sunumda ;
“…(Aysaltuk V.) Öntaş,gerçekbirdilbilinciveduyarlılığıylaeserlerortayakoyan, tümeserlerindeTürkçeninkendiolanaklarından, kendizenginliğindenyararlananyazarlarımızdandır.”Vurgusu yapıldıktan sonra,
“ …edebiyatın farklı türlerinde daha başka birçok eser veren Öntaş, BU ESERLERİNİN TAMAMINDA TÜRKÇENİN ÖĞRETİMİNİ HEDEFLEMEKTEDİR.Bunu yaparken de başka dillere başvurmadan yine Türkçenin kendi olanaklarından yararlanma yoluna gitmektedir. Eserlerinde çoğumuzun aslında bildiği ama nedense pek kullanılmayan (………..)… gibi daha pek çok Türkçe söze yer vermekte, bunlarla da güzel ve kendi alanındaYETKİN ESERLER ORTAYA KONULACAĞINI GÖSTERMEKTEDİR. (… ..) gibi araştırma ve inceleme eserleri ve eğitime yönelik çeşitli yayınlarıyla burada adını sayamadığımız başka birçok eseri bulunmaktadır. Yazarın yukarıda sayılan eserlerinin adlarından bile üretkenliğinin yanı sıra dilimiz konusundaki duyarlılığı rahatça anlaşılabilmektedir. …. .. Eserlerinin başında ve sonunda Türkçenin kullanımına yönelik soruşturmalara da yer veren yazar, yine her eserinde, o eserde yabancıları yerine tercih ettiği Türkçe sözlere yönelik ayrıntılı dizinler de vermektedir. BUNLAR DA YAZARIN DİL DUYARLILIĞINI GÖSTERMESİ AÇISINDAN DİKKATE DEĞERDİR…..”Denilmekte, yazarın yazınsalbiçemi (uslup)’yle dilsel birikimlerininTürkçenin ana damarlarından beslendiğini, eserleriyle bilimsel çalışmalarını Türkçenin kendi öz kaynaklarıyla, olanaklarıyla taçlandırdığını okurlarına övünçlü duyurmakta; yazınsal tüm eserlerinin Türk Dilinin doğru öğrenimiyle öğretiminde birer “ ÖRNEK“ lem oluşturduğunu yazmaktadır.
Yazarımız Aysaltuk Vahap Öntaş, Ana Dilimiz Türkçemizle ilgili birikimlerini, Ankara ilimiz başta olmak üzere yurdun ayrımlı bölgelerindeki eğitim kurumlarıyla illerimizin orta ve ilk öğretim okullarında söyleşiler, paneller, konferanslar, kitap günleri gibi etkinliklerle paylaşmaktadır.
Ana Dilimiz Türkçe ile tüm bilimsel çalışmaları, çabaları dil dostları, bilim insanlarıyla Türk Dil Kurumunca da övünçlü bulunan yazarımızın“ANA DİLİMİZ”le ilgili bu “gönüllü” etkinlikleri, İLLERİMİZDE BULUNAN ÖRGÜN EĞİTİM KURUMLARINDA; kurumsal yetkilerle gerçekleşmesi sağlanmaktadır.
Türkçemizin çokça sorun yaşadığı bir süreçte, anadilimizin hedef kitlesi konumunda olan(akademisyen, öğretmen, öğrenci, veli) katılımcılar üstünde etkin ve kalıcı bir “FARKINDALIK” yaratmakta; tüm bu bilimsel eserlerin, dil öğrenimiyle, öğretiminde kullanılmakta olan “Teknik Araç Ve Gereçlerin” yetkinleşmesine; katılımcıların “Türkçe Söz Varlıklarıyla; Türkçe kullanımlarının “ gelişmesi konusunda, etkili bir “DİL” bilinci oluşturmaktadır.
ÖDÜL KÜLTÜR SANATEVİ
Yazarın “dil“le ilgili duyarlılığı salt yazdıklarıyla, yapıtlarıyla da sınırlı değil hiç. Aysaltuk V. Öntaş’ın, 2000 – 2004 yılları arasında başkent Ankara başta olmak üzere, yurdun değişik kentlerindekiMilli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda, 20.000 saatı aşkın “Ana Dil – Türkçe – Bilim- yazın (roman, öykü, şiir, masal) Dili – Eğitim-Öğretim dilimiz “konulu bir söyleşi sürecini de unutmamak gerek.
Bu süreç yazarın daha önce oluşturduğu kendi okur kitlesiyle buluştuğu, kaynaştığı bir süreçtir. Dil bilincinin, yazar- okur bileşimiyle doruğa çıktığı bu dönem, yazara önemli yeni sorumluluklar yüklemiş, çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırmıştır.
Bu anlatılar. yapıtlar– yazarın en olgun dönemlerinin sonuçlarıdır. Onu daha iyi tanımak, değerlendirebilmek için “ilk” gençlik dönemlerini de irdelemek, bilmek gerekir.
Yazar öğrenimini Ankara’da; A.İ.T.İ.Akademisini bitirerek tamamlar. Aysaltuk V. Öntaş’ın ilk gençlik-öğrencilik dönemleri önemli “toplum”sal çalkantılarla geçer. Siyasal tarihimizde önemli bir yeri olan (1970-1980)Askeri darbelerinin tanığı olmakla kalmaz; o da kendi yaşıtları gençler gibi; “Darbe“lerin –mağdurları-kurbanları- arasına sokulur. Çünkü yazarı bu süreçlerde “olay“lara tanıklık etmekten çok, bu toplumsal dönüşümlerin (gençlik-işçi hareketlerinin) ateşli bir katılımcısı olarak görürüz. O kendi kuşağının (68’liler) üyeleri gibi yine toplumun, kitlelerin önündedir her zaman. Kuşağının ağrılarıyla büyütür, besler acılarını.
Yazar bu süreçlerde yaşadıklarını “Benim Yaram Sargı Öksüzüdür” şiir yapıtındaki dizeleriyle;kendinden sonraki kuşaklara coşkulu, yazınsal bir anlatımla aktarır.
ŞİİRİN DİZELERİ KAYMIŞ, DÜZELECEK…
“Deli türküm oy Akrepleriöpmüşüm
KanatsızdelicekuşumMorsırtlıçiyanları
Sıkmışımcanımıkabındaörümcekleri
Sargısıztutmuşumyaramı Ağısızlarına bakmamışım
İlaçsız, sağınsızkoymuşumYüzvermemişim
sarısıcaklaradokuncasızlarına…
Bakmışım bebeler gibi Adı duyulmamış yeri belirlenememiş
Yalamışım kurtlar mağralara girmişim
Aslanlar En koyu karanlıklarını yılanlar gibi beklemişim
Buzlar, kabuklar bağlayıncaya değin Kızdırmışım geceyi
Duyarsın da çığlığımı Çıyanlara sokturmuşum yaramı
Çarmıha gerersin gövdeni diye En uz’una, ağzı kızılına…”
Ağısını emdirmişim yılanlara
Kara kara sülüklere
Bir “demokrasi-düşünce” eylemcisi olan yazar, ülkesindeki toplumsal “gel-git” lerin tarafıdır her zaman. Bu anlamda çok zor geçen süreçler yaşar yazar. Düşüncesi nedeniyle “dam“lara, “mapus“lara atılır. “İşkence” lerden geçirilir. Halkının gövdesine “kir“, “yara” düşürüldüğü dönemlerde; yine “direnç“lidir, bilgedir o.
Böylesi dönemlerde de aşağıdaki dizelerde olduğu gibi “öç” duygusunu bilemek, direncini artırmak için Saltuklu Devleti’nin kurucu Yabgu’su olan büyük “Ata“sı “Saltuk Bey” e döner yönünü. Sırtını ona dayar; ondan güç alır, onu kendi “kavga” sının önderi bilir, sayar.
Çelik sırtını sıvazlamışım belimden beri…” dizelerinde de anlattığı gibi gerçek anlamda da “ölüm”le üç kez yüz yüze gelir. Böylesi acılı, ağrılı dönemlerde yine yüreğini büyük “ata”sının yüreğinin yanına koyarak “azrail”i çalımlar. Yaşama tutunur, halkının “kavga”sının yanında olmak, kalmak için. Bu “kavga” dolu yıllar onu biler; yaşadığı coğrafyanın insanı olmayı, kalmayı kotarır, başarır.
Toplumsal “belleği” çok güçlü olan yazar, içinde yaşadığı toplumun “çözümleyici” sidir de; dirençli, dili, söylemi güçlü bir “bilge”liğin “giz”ini öğrenir, alır Anadolu insanının söz ustalarından; kendinden öncekilerin kaldırdığı kutsal bayrağın taşıyıcısı, değerlerinin savunucusu olur.
Yazar, “toplumsal gel-git” leri tek başına yaşamaz hiç. Kişisel duygularını hiç bir zaman öne, açığa çıkarmaz. Kutsallarını, “aşk”larını gizli tutar. Duygularının, “Toplumcu” görüşlerinin sonucu olan “kavga”sının önüne geçmesini istemez. Aşağıdaki dizelerde olduğu gibi insani bir “duygu” olan bu yoğunluğu neredeyse -kendinin, kavgasının- “ayıp”lısı sayar. Kendi duygusunun önüne durur, yine kendini “kendi”nin önüne atar, koyar.
gün batımlarına düşürmüşüm sensizliği içimdeki ağılı dikende
kan kızıl akşamlara… çekirdek çekirdek
bir bilinmez bulanık sulara ışıl ışıl kavga kavga
tutmuşum düşlerimi yanan namlulara sinmiş yasın çakır dikenlerinin doğru değil bu
kaypak gülüşlerine değil sıralamışım kanımı sen fazlasın bende
canımı kavgamın önündesin..”
Yeri gelmişken yazarın Büyük Ata’sıyla ilgili bir bilgi sunmanın yararlı olacağını düşünüyoruz. Çünkü yazar kendini büyük atasıyla öylesine özdeşleştirmiştir ki o yazarın bir tür enerji kaynağıdır. Onun her zaman atasına sığınma duygusu bir umarsızlığın, ürkünün, ya da bir acınmanın sonucu olarak anlamdırılamaz; o yaşamsal tüm gücünü, direncini “Büyük Ata”sından aldığını düşünür. Onun en güçlü “direnç” gözesidir atası! İnancıyla taçlandırdığı her eylemin içinde, büyük “ata”sını yanı başına koyar, duyumsar. Her büyük eylemde büyük Atası Saltuk Bey’ledir. Onun “güç”lü yüreğini yüreğinin; elini, elinin yanında duyumsar. Sanlı “Kınık” boyunun Kavgadaki “duruşu”dur onun; “işkence”ler, “cezaevler”i bu büyük “enerji”yle aşılır, geride bırakılır.
Saltuk Bey, Malazgirt Savaşından (l071) bir hafta önce Bizans İmparatoru Romen Diojen’in 20 bin seçkin şövalyesini Ani şehri önünde bozguna uğratan sanlı Selçuklu komutanıdır. Sultan Alpaslanla kan bağı olan bu Saltuk Bey; yazar Aysaltuk V. Öntaş’ın da büyük atasıdır. Bilindiği gibi bu “bey” Selçuklu ailesinin önemli isimlerindendir.
Aynı zamanda Anadoluda kurulan ilk Türk Devleti olan Saltukluların da yabgusudur (hanıdır). Saltuklu devleti yıkıldıktan sonra bu ailenin son yabgusu Melikşah’ın soyundan olanlar Tunceli yöresine yerleşirler. Bu aile İlhanlılar, Memluklüler, Kara Koyunlular, Ak Koyunlularla Osmanlı döneminde de bu yörede (Sakaman, Pertek, Çemişkezek) Çarsancak Beyleri; Erzurum Pasinler bölgesinde de babadan oğula geçen sancak beyliklerini sürdürürler. Osmanlılar döneminde de babadan oğula geçen tek sancak beyliği bu (Melkişi) ailesine aittir. Çarsancak sancak beylerinden Baysungur han da yazar Aysaltuk V. Öntaş’ın yakın atasıdır. Yazarın bu alanda (Saltuklularla Ardılları) adlı bir yapıtı da “İlay”yayınlarınca okuruyla buluşturulmuştur.
Yazar Aysaltuk V. Öntaş, Anadolu halkının aydınlanmasına dönük her zor süreçlerin içinde kesintisiz yerini alır. Bu nedenle de uzunca bir dönem siyasal yargılamalarla, sorgulamalara karşı karşıya bırakılır. Yazar her dönem olduğu gibi bu süreçleri de
“geri” çekilmeden sürdürür.
Onu 1980 sonrasında eğitim-öğretimin içinde görüyoruz. O artık olgun bir ışıtmacı olarak yayın yaşamına “yayıncı” olarak döner. Eğitim yayıncılığı döneminde Türk eğitimciliğine bir çok yapıtla katılır. Yazar bu dönemlerde eğitim-öğretim yapıtlarının yanı sıra, edebiyatın çeşitli alanlarında da (Roman, öykü, öyküce -masal-, şiir, deneme, araştırma, inceleme) çeşitli ürünlerle yazınımıza (edebiyatımıza) katkıda bulunur.
Yazar yine bu dönemde İlk öğretim okullarının tüm sınıflarına yönelik İlk Aşama Ünite Dergilerini, Hasat Matematik Dergilerini, Orçun Test Dergileri’yle çeşitli eğitim kitaplarını yeterli düzeydeki eğitimcilerle birlikte hazırlar, yayınlar. Bu yardımcı ders kitaplarının yurt genelinde tüm eğitim-öğretim okullarında yaygın bir şekilde kullanımını gerçekleştirir.
Bu sayede milyonlarca ilk öğretim öğrencisinin yüreklerine, on binlerce öğretmenin belleklerine ulaşır. Öyküleriyle, masallarıyla, şiirleriyle onların sevgisini, beğenisini kazanır. Yapıtlarında “Türkçe” mizin kullanımına dönük aşırı duyarlılığı aynı kesimlerce kısa sürede coşkulu bir çoğunlukla karşılık bulur, olur alır; desteklenir. Yazar bu süreci, “ana dil Türkçe”nin yabancı kökenli sözcüklere karşı savaşımının yeni bir düzleme taşındığı süreç olarak nitelendirir. Çeşitli nedenlerle dilimize giren yabancı kökenli sözcükleri; gündelik konuşma diliyle, eğitim-öğretim araçlarıyla yersiz, özensiz kullanmanın “Türkçe”mizi büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bıraktığı görüşünü bayraklaştırır. Bu konuyu her yerde işler, anlatır. Eğitim-öğretim çevresinden coşkulu bağlaşıklar kazanır, bulur.
Böylesine yüreklendirici, duyarlı bir bağlaşıklıklar ortamından yükselen güçlü sesin, desteğin ışığıyla yazar; ana dilimiz “Türkçe”yle ilgili çalışmalarını, “Türkçe”nin kullanımıyla ilgili araştırmalarını yoğunlaştırır. Yapıtlarındaki sözcüklerle tümce yapılarının dokusunu, ana dilin kullanımına uygunluğu üzerine kurar. Onun kullandığı öz Türkçe, ana dilimize gösterdiği özen, duyarlılık; öğretmenlerle öğrencilerin dışındaki kesimlerce de gözlerin kendisine çevrilmesini neden olur. Yazar bu süreci coşkulu yığınsal kalabalıklarla taçlandırır. Alan çalışmasını büyütür, genişletir, konuyla ilgili değişik bölgelerde “Türkçe”nin kullanımıyla ilgili çalışmalar yapar. Gittiği her yerde övünçlü bir duyarlılıkla karşılanır. Aysaltuk V. Öntaş 2000-2004 yılları arasında sürdürdüğü söyleşiler süresince yüz binlerce katılımcının usuna belleğine “Türkçe” duyarlılığını yineler. Onları ana dillerine sahip çıkmaları konusunda uyarır, ana dilimiz Türkçemizin gerçek koruyucularının, yaşatıcılarının “kendi”leri olduğu konusunda uyarılarını sürdürür durmadan, yorulmadan
Yazarın savunduğu düşüncelerinin, düşlerinin köklerini, derinliklerini anlama, kavrama bakımından da bu yazıyı çok etkileyici buluyoruz;
“Her soylu oluşun, duruşun; ışığın önünde, tanıklığında oluştuğuna inanırdı babam. Güneş’e hiç sırtını dönmeyen, beyaz gülüşlü bir bozkır bilgesiydi. Dağarcığı, gönlü, güreli; dili, söylemi kekik, gelincik kokulu, dokulu bir “Kızılırmak”lıydı. Toprak üstünde “baba” gibi değil; “Ata” gibi dururdu hep. Kuşlar onun gibi konuşur, ağaçlar onun gibi yeşil yüklenirdi. Toprak ana onun gibi içlenir, göğüslenir; yel, su, bulut onun gövdesini taşırdı; o da Güneş’in..
Çocuk düşlerimin ortasında,
“Bulutlar neden Güneş’e yakın dururlar baba?” dediğimde; beyaz gülüşüyle; “Ay da yıldızlar da ona yakın durur. Kuşlar, bulutlar ona yakın uçarlar oğul! Toprak, su gözesi ona doğru akar; ağaçlar ona topurcuklanır, dağlar ona bakar çiçeklenir; yılanlar, çıyanlar ona kıvrımlanır, karanlık ondan ürker, ihanet onun olmadığı yerlerde büyür, yürür. Kar’a beyazı o verir Sarı Çiğdem’im!” derdi.
Ben de yaşıtlarım gibi Güneş’e yakın durmak için Yiğren dağının doruklarına çıkar; az ötemdeki Erciyes’e, Melendiz’e, Hırka’ya; çoğunlukla da Hasan dağına bakardım. Sırtımı babam gibi Güneş’e hiç dönmeyeceğime ant içerdim günbatımı yellerinin (rüzgarlarının) önünde. Sonra yönümü kuzeye döner, babamı her dönem alt üst eden Malya Ova’sını (çölü)’nü izlerdim her mevsim. Başımı yukarılara kaldırır, mavi boyunlu turnaların adımın ilk abecesini (harfini) göğün mavisine çizerek üstümden geçişlerini izler, sevinçle karşılardım. Göğsüm ilkyaz (bahar) toprakları gibi kabarır, kanatlanırdım yaz kuşları gibi.
Toprağın her oluşunda, uyanışında; flamingolarla ak göğüslü toylar, gri renkli çulluklar geçerdi Malya Ovası’nın güney ucundan Seyfe Gölü’ne, babamın yüzündeki gölgeleri derinleştirerek. Toprağın karnını yararak akan sularımızın kıyılarına duran kekliklerin, turaçların çığlıklarına düşerdi çocukluğum. Akreplere, çıyanlara öptürürdüm yaramı (!) Etlerimi sülüklere parçalattırırdım (!)..
Ak çizgili al bir atın üstünde, delice kuşlarının göğüs boşluklarından Malya Ovası’nın uçsuz bucaksız yeşilini gösterirdi babam.
“- Ay göğüslü, kar göğüslü Bozkır tayım; bak ovaya, bak ovaya!..
Öfkemin öcümün üstüne “Malya” oturmuştur. Çabuk büyüyesin ki kaldırasın onu gösümün üstünden oğul! Derdi…
…Torosların yükseltilerinden yaralı bereli Hasan Dağı’nı, Ihlara’yı geçerek toprağımıza yorgun düşen ilkyaz yağmurlarını ilk bilinçli gövdemde duyumsadığımda; 68 kuşağının anakarayı kucaklayan sarsıcı söylemlerinin çığılığıyla karşılaşmıştım. İçimdeki sesin Malya’dan beslendiğini ayrımsamıştım. Dede Korkut’un dili dilimde, Sarı Saltuk’un, Hacı Bektaş’ın, Yunus’un, Pir Sultan’ın eli gövdemde; Malya Ovası’nın göğe bakan yüzünde dizlerimin üstünde doğrulmuş, bilincimin üstündeki karanlık örtülerin sorumlularına baş kaldıranın bir “biz” olmadığımızı anlamıştım o gün.
18’lik gövdemle, Anadolu halkının 1240’lı yıllarda kendi ulus değerlerini, varoluşlarını, duruşlarını; başka ulusların (Acem-Arap) değerleriyle değiştirmeye kalkan Selçuklu Sultanı Gıyasettin Keyhusrev ll’ye karşı başlattıkları kalkışmada (isyanda) sultanın Frenklerden oluşan ordusu karşısındaki Malya Çölü “yenil”gilerini kucaklamıştım. İçimdeki en son “köylü”yü, Malya Ovası’ndaki Sekiz Yüz Yıllık Ulus çığılığının yanına bırakmış, kucağımda mor gülüşlerin gölgesiyle “Kızılırmak”ı geçmiştim tüm öç duygumla!..
Sonraki günlerde yüreğimi, kendi kuşağımın ışıtmacılarının yüreklerinin yanına koydum. Düşlerini demir parmaklıkların dışında tutmayı başaranların gövdelerine doladım kollarımı. Soğuk demirlerin, kuşağımın bileklerine kenetlendiği ilk anı; ilk kurşunun kaypaklığını, dar ağaçlarında büyüyen beyaz gövdelerin mavi gölgelerini hiç hiç unutmadım.
Erken düşen gövdelerin ardılları olan ilkyaz sürgünlerinin seslerini öptüm dağlarda. Ak ışıltılı bozkır türkülerini kentlerin sessiz sokaklarındaki yalnız evlerin çatılarına taşıdım sonyaz güvercinleriyle. Varoşlardaki yoksul sofraların kıyısına tutunmuş ağıtların resimlerini çizdim dilimle, soğuk kış öfkelerine gömdüm ellerimi. Yazdım mevsimleri alkımların diriliğinde, çevrimlerinde. Aylı gecelerin çalınmış gülüşlerini topraklarına eken insanları fotoğrafladım belleğime, yüreğime…
Sürülmüş karacalara, yılkılarından erken alınmış atlara, taylara dar ağacı kuranlara ilenen (beddua eden) toprağı esenledim hep. Bozkırların ağılanmış seslerini yıkadım. Işıltılı kar günlerinin çiğnenmemiş ezgilerini soludum üstümüze örtülü gecelerde. Gövdemdeki, yüreğimdeki söylenmemiş türküleri söyledim. Seyfe Gölü’nden çığlık çığılığa kalkan mavi boyunlu turnaların, Malya Ovası’nın topraklarını gölgeleriyle yıkayışını kovaladım. Milyon yıllık özlemim bildim, kucakladım çakır dikenlerini yaz sıcaklarında. Dağ kevenlerinin üstüne oturttum çığılığımı; kapattırmadım, açık tuttum yaramı hep!.. Baba İshak’ın, beyaz gülüşlü babamın “Malya” türküsünü dilimden düşürmedim, unutmadım dumanların acının giysisi olduğunu.
Belleğimdeki, yüreğimdeki bu soylu söğüt ağaçlarının niye gölgesiz Güneş’e dönük durduklarını anımsatmak istedim bu türkülerle sizlere…