ÖDÜL KÜLTÜR SANATEVİ
Yazınımızın Kutlu Belleği…
Aysaltuk V. Orçun Öntaş
(Ekim Kırşehir – 2018)
“Biyografik Belgesel Anlatı Aysaltuk v.Öntaş” adlı eserinin “Tanıtım Sunum“undan alınmıştır.
Aysaltuk v.Öntaş‘ın “Tek” çocuğu olan
“Mavi Gezegen” in Şairi Yazar Tigin (şehzade) Orçun Öntaş; erken yaşlarda aramızdan ayrıldığında, ardında 12 yazınsal eser bırakmıştır. “Suskun Yabgu” adlı eserinin 66. Sayfasında okuruna; kendisini, konat (Selçuklu Saltukluları)’ını şöyle tanımlar, anlatır;
Ben Tigin Orçun Öntaş büyük eylemci / düşünür / dilbilimci bir babanın / kendisi gibi / mürekkebi bozkır mavisi / kalemi hırçın / şair oğluyum
Genel Tarih Yazıcıları on iki asır önce / Oğuz Kınık’larının / bilinen ilk kağanı / Büyük Ata’m Tankut İlteriş Alp Togan’ı / soy ağacımın 1 numarası ;
Beni de Konat’ımın son “Savaşçı Yabgusu” bilge babamden sonra 34. kuşak Selçuklu Saltuklu Tigin’i (şehzadesi) sayar / mücadelemizi onarlar
Benden öncekiler için de / söyleyeceklerim var tabi onlar da Siyasal Tarih Biliminin konusu yengileriyle / yenilgileriyle Ders Kitapları’nda okutuluyorlar şimdi
Ben Bilge Saltuk / Aysaltuk’un “tek evlaldı” / yol / kalem yoldaşı Tigin Orçun boy / budun / Konat Ata’larım gibi töremi / yasa’mı bildim Anadilim’i / Türkçe’mi yurdum / toprağım belledim susanlardan / susturulanlardan / savrulanlardan olmadım Öz’üm Su’dan / Işık’tandır Konat’ım / Halk’ım Yücelsin / Bilinir Olsun. …
Aysaltuk v. Orçun Öntaş Asyatik Dilleri Bilim Merkezi Edebiyat Kurulu
Şiirleri
Aysaltuk V. Öntaş’ı buraya kadar salt “yazar” olarak sunuşumuza aldanmayın. Yazar, sekiz şiir yapıtını şiir “evren”ine kazandırmıştır.
Yazarın tüm yapıtlarında, çalışmalarında olduğu gibi; şiirinde de özdeği (maddesi); “Doğa”, “Toplum” “Dil” üçlemesidir.
Doğayı, tüm canlılara sunulmuş evrensel bir sunu; insanı, bu “sunu”nun bilinçli tek özdeği; “Dil” i de, ergin toplumların kurdukları ya da kuramadıkları uygarlıkların “açkısı” olarak görür.
O –YAZARIMIZ-, doğa-toplum ilişkisini kuramsal değil; “yaşamsal” bir gerçeklik olarak algılar. Bu duruşunu da yapıtlarında hiç değiştirmez. Kimi okurları ona;
” İnsanın yönünü, pusulasını “doğaya; yetinmeyenlerini de “doğuya” -Güneş’e- çeviren adam” olarak nitelerler. Yazarın öğretisinde öğretici olan “ilk”, doğadır. “O” insandan, insan toplumlarından öncedir, bu nedenle de “insan”dan daha “deneyimli” daha “bilge”dir.
Yazarın “toplumcu” yazıları, 1980 yılları öncesinde çeşitli dergilerde, gazetelerde yayımlanır. “Bir Avuç Mavi” onun ilk yayınlanan şiir kitabıdır (1987). Yapıt, “Gök yüzünün şiirleri” , “Şiirler de bebekler gibi duyguyla çıkarlar aydınlığa” şeklindeki bir sunuyla çıkmıştır okurunun karşısına. Bu kitap yazarın yazın dünyasındaki “ilk”idir. Yazarı tam da bu dönemde, “Toplumcu” duruşundan hiç ödün vermeden “çocuk yazınına” yöneldiğini görüyoruz. Dildeki “Öz Türkçe” ci duruşu bu dönemde daha etkindir, kalıcılaşmıştır. Çünkü bu dönem yazarın; “İlk Aşama Yayınları”nı kurduğu, başında bulunduğu yıllardır. Yazıma etkin bir şekilde katıldığı bu dönemde yazar “çocuk” yayınlarını çok önemser. Yazarın bu alanı seçmesi bir rastlantı değil tam tersine bilinçli bir seçimdir.
İlköğretimden sonrasındaki kuşağın “dil”sel bir yitiklik içinde olduğunu düşüncesindedir.. (Yazarın bu tasası boşuna değildir hiç. Sonraki yıllarda M.E.B.lığına bağlı okullarda yaptığı inceleme-araştırma sonuçlarında ilköğretimde okuyan çocuklarının kullandıkları her on sözcükten 7-8’inin yabancı (Fransızca, ingilize v.b.) kökenliği olduğunu saptar. Bu sonuçları, inceleme yaptığı illerdeki alan yetkililerine sunar, paylaşır. -Yazarın bu alandaki çalışmaları TDK. yetkililerince de paylaşılır-
İlköğretim düzeyindeki çocuklara dönük, yönelik “öz Türkçe” ağırlıklı kitaplar yazar, onları yayınlar.
Kurduğu yayınevi aracılığıyla bu ürünleri, yurdun her bir iline, köyüne ulaştırır. Yeni kuşakların “dilsel yitiklik” likleri “engel”lenebilir diye bu kuşaklara yönelir yapıtlarıyla yazar. Onların dağarcıklarının da ağabeylerininki, babalarının-annelerininki gibi “Türkçe” siz olmasına “yüreği” el vermez…
Yazar bu dönemde, “Öz Türkçe” sözcükle yazım kuralları öncelikli yapıtlar kazandırır “çocuk edebiyatı) mıza. Okurları gün, akşam büyür, çoğalır. Yer yer illerden, illerdeki çocuk okurlarının “Türkçemizi Koruyalım” içerikli etkinlikleriyle “taçlanır” çalışmaları. O yazmayı, üretmeyi durdurmaz hiç. Yurdun her bir yöresinden, köşesinden onun sevincini taçlandıran sesler yükselir, büyür çocukları. Liselere, üniversitelere sığmaz “Türkçe-Ana Dil” duyarlılıkları. Çoluğa, çocuğa karışanlarının “bebek”leri üstlenir bu “kutsal” işlevi….
Yazarla, onun gibi “Türkçe’nin-Ana Dil’in Dostları” olan her bir insan; “Dil Duyar”lılığı yolculuğunda yalnız, tek başlarına değillerdir artık.
Onun şiirleri, biçemi (uslubu) okuyucusu tarafından benimsenir, sevilir. Kendine özgü dizeleri “tablo” laştırılır, duvarlara asılır.
Aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi “şiirleriyle sözler,Kart postal”larla çoğaltılarak, özel günlerde, bayramlarda kitapcıların, “Tebrik” kartı satanların “tezgah”larını süsler; “duygu” taşıyıcılığı yapar.
Aysaltuk V. Öntaş, bu tür “kart postal”lardan birinin dizelerinde; cezaevinde uzun bir süre tutulduktan aylar sonra ilk “yargıç” önüne çıkarıldığı “ilk” sabahı djzelerinden şöyle anlatır;
Kartpostaldaki şiirin tam açılımı aşağıdaki gibidir
Kaç süredir Güneş’i görmemişim Solumamışım havayı Gökte bulutu Uçan kuşu Bir de ağaçta yaprağı Sürgünde yeşili unutmuşum Sol yanımda aksı çiçeklere durmuş Akasyaların alkımdan salkımları Esenliyor mapusluğumu direncimi Her bir parçam işkence artığı Her bir parçam namlu önünde Düşmanımın acısı utancı | Ellerim kelepçeli Prangalara vurulmuşum Bu ilkyaz da Ellerim kelepçeli Zincirli de olsa ayaklarım Yine mavi Gökyüzü Yine topraklarında açıyor Çoğalıyor türkülerim Kızıl bir karanfil Taşıyorum göğüs boşluğumda… aYSaltuk v.öntaş |
Fotoğraf ( orçun’öntaş’ın küçüklük dönemi)
Fotoğraf ( orçun’öntaş’ın orta okul dönemi)
Yazarın bu dönemde okurlarına kazandırdığı bazı yapıtlarından örnekleri de burada vermek yararlı olacaktır.Yazarın ilk yapıtı olan
“Bir Avuç Mavi” adlı yapıtından;
Ellerim Toprak
Ellerim mavi Ellerim yağmur
Martı kanadı düşmüş suya. Ellerim toprak
Ellerim gökyüzü Ellerim tohum, tomurcuk
On parmağıyla Güneş’e kardeş. Bereket ellerim
Ellerim yeşil Çocuk bakışlarında…
Tomurcuğa yüklü ağaçlarda. Aysaltuk V. Öntaş
Ülkem Sensiz
“…Sevginin suya Alma karanfil
Soyunduğu giz, Gülüşlerini üstümden
Gözümün penceresi Zincirlere düşerim….”
Bilinç tarla Aysaltuk V. Öntaş
“Güneş’le Döndük” adlı şiir yapıtından;
Ağustoslara çoğalırım
“..Kelebek kanatlarında Dirilirim
Uyuşur beynim Bir sevda gibi
Nergiz kokusuna. Uzak kaval seslerine…
Papatyalar halkadır Dirilirim
Güneş düşer gözlerime Yaz sarıya estiğinde..
Gelincikler yüreğimin suyu Başaklara doğar
Dökülür ilkyaz Ağustoslara
Erciyes’ten Melendiz’e Çoğalırım yeniden….
Hasan Dağı’na… Aysaltuk V. Öntaş
Kardelenler
“…Sonra,
Bulutların yanan Evlerin saçakları.
Saçlarından süzülerek Ağaçlar
Yeşile yağdı yağmur. Tomurcuk tomurcuk güldü.
Sular gül kurusuydu Üç mevsimlik taylar geçti
Coşku taşımaktaydı yataklarında. Koyakları, bozkırları
Derken, kuşlar döndü Gün günün eksiğini tamamladı
Zafer işaretleriyle, sevindi Gece gecenin
Ülkemin altın çocukları….” Işıyan sabahları kucakladı
Aysaltuk V. Öntaş
Yazarımız, bilim insanımız Aysaltuk V. Öntaş, önceki darbeciler gibi, “l980 Askeri Darbe” sini yapanlarca, siyasi düşünceleri nedeniyle tutuklanır, yargılanır.
Darbeciler tarafından “Mamak Askeri Cezaevi” nde 205 arkadaşıyla tutulurken, yargılanırken; sekiz yaşının sonunda olan oğlu “Orçun”un şahsında; tüm ülkesinin çocuklarına “Ey Oğul!..” adlı şiirinin dizelerinde şöyle seslenir;
EY OĞUL!..
1980. Ankara Mamak Ask.Ceza ve T.Evi; A.V.öntaş
(şiir kısaltılmıştır.)
YABAN AĞAÇLARIMIN KIZIL GÖLGESİ,
KUTLU SULARIMIN GÖZESİ OĞUL!..
BÜKME DOKUZ’LUK BOYNUNU,
BÜYÜK ATAN SALTUK BEY GİBİ
YEĞİNLİ DUR, BAS TOPRAĞA …
PRANGALARIMIN, ZİNCİRLERİMİN KALABALIĞI
KORKUTMASIN; ÜRKÜTMESİN SENİ HİÇ OĞUL…
GÖVDEM DAM MAHPUSHANE GEZER,
ZİNCİRLERE, HÜCRELERE SIĞMAZ
ESKİR, ÇÜRÜR GÖVDEMDE PRANGALARIM…
TAŞ, DEMİR DİNLEMEZ BÜYÜR,
GELİŞİR DÜŞÜNCELERİM,
SEN VARSIN, AYAKTASIN DİYE…
PRANGALAR HANGİ AYAKLARI,
SÜNGÜLER HANGİ DÜŞÜNCELERİ DURDURMUŞTUR,
SUSTURMUŞTUR Kİ ORTANCAM !..
TASALANMA SEN DOLUNAYIM!..
BOZKIR TAY’IM…
TÜKETME KENDİNİ
ÇİĞNENMEMİŞ TOPRAKLARIMIN SESİ, IŞIĞI,
TUTSAKLIĞIM
SALTUK ATA’MIN YAYINI GERDİĞİ,
OKUNU FIRLATTIĞI TOPRAKLARDADIR DAHA…
ALDIRMA, ÖNEMSEME, YOK SAY SEN
HAPİSHANE AVLULARINA ERKEN KURULMUŞ
DARAĞAÇLARININ İPLERİNİ!..
AÇ AÇABİLDİĞİN KADAR TÜM ÇOCUK KOLLARINI
BÜYÜTEBİLDİĞİN KADAR BÜYÜT, ÇOĞALT;
İÇİNDEKİ GELİNCİK TARLALARINI…
YÜREĞİMİN MAVİ GEZEGENİ, OKYANUSU
KAPATMA KOLLARINI , KAVUŞTURMA SAKIN,
YERYUVAR’IN TÜM KANATLARIYLA SANA,
RÜZGAR YELELİ ATLARIYLA
ÜLKE ÇOCUKLARIMA DÖNECEĞİMİ UNUTMA…
SAL İÇİNİN AĞISINI, ACISINI BENDEN YANA,
İLKYAZ MUŞTUM, YAĞMURUM,
KIZIL GÖĞÜSLÜM,
GÜLÜŞLÜM…
DÜŞÜNE, DÖNÜŞÜNE DÖNÜK DURURUM,
TASA DÜŞÜRME
YARA DÜŞÜRME GÖVDENE
ALIÇ, ARDIÇ DİKENİM;
GÖVDEN, GÖVDEMİN,
GÖVDEM, GÖVDENİN YAPIŞIĞIDIR,
YÜREĞİM YÜREĞİNE KONULMUŞTUR
DÜŞÜNCELERİM DÜŞÜNCELERİNE…
SUSTURMA SAKIN ÇIĞLIĞIMI
TÜRKÜLERİMİN ÖZÜNÜ, BALINI
YARINLARIMIN SALTUKLU TİGİNİ ( PRENSİ )
GÜL DALIMIN SARI DİKENİ
ENGEREĞİ…
Aysaltuk V. Öntaş
“Benim Yaram Sargı Öksüzüdür” şiir kitabı, “şair” Aysaltuk V.Öntaş’ın biçemi (tarzı) ni anlatma bakımından “ilginç” sayılabilecek bir yapıt olduğunu vurgulamak gerekir.
“Alan” uzmanları, kendisini sürekli “edebiyat” dünyasının “dışın”da tutan bu “aykırı” yazın adamının şiirlerini; Türk edebiyatının evrelerinden sayılan “Birinci Yeni”, “İkinci Yeni”, “Garip” gibi tanılamalarının “neresi”ne “yerleştir”irler bilemeyiz. Ancak, şairin şiirlerindeki “kurmaca”larını okuyucusuna sunumu, işleyişi, anlatımdaki yalın “aykırı”lığıyla şiirdeki söylenceleri (mitosları) , “halkının kutsalları”; onun “ayrım”lı bir “Eytişimci-Toplumcu” biri olduğunun kanıtıdır kuşkusuz. Yazarın kendisi, kendi şiirini; ” ÖZDEKSEL EYTİŞİMCİ ” toplumcu bir şiir olarak nitelerken; “kadim” söz sanatlarının” ana dokusu olan edebiyatımız içinde, “AYRIM” lı, yeni bir toplumcu “KURAM” olduğunu özellikle vurguluyor.
Yazar bu yanıyla, sunumuyla belli ki başkalarına “benzeme”yi çok sevmiyor. Yazarı toplumsal kavgada en “ön”lerde görürken; onlara karşı tüm sorumluluklarını yerine getirme çabasına karşın; -yazar, ozan, …- gibi “san”larla halkının “ön”üne “çıkma”yı da sevmiyor.
Yazar anılan yapıtında kendini, kavgasını yalın bir Türkçe’yle anlatıyor. Yazarın bu dizeleri, onun “düşünce”si nedeniyle yargılandığı “ceza evi” dönemlerine ilişkindir.
“…
ŞİİRİN DİZELERİ KARIŞMIŞ!
saçlarımın yılışanını sökmüşüm tümünü birden
kara kara gülenini kanıyla yarasıyla ağısıyla t tükürmüşüm
arsız hayasız duranını ürkünün ihanetin yüzüne
yolmuşum tel tel satkının kıyıcının ayaklarına yalarına
tutam tutam kirliliğine
üç kez okumuşum ak inciler gibi dizmişim sıralamışım
Dedem Korkut’un adını diz çöktürmüşüm direncimin
üç kez adını anmışım Güneş’in kavgamın önünde
Ay’ın, yağız Yer’in Güneş’e durmuşum gündüz
üç kez üflemişim Yel’e-Gök’e su başlarına seğirtmişim
yakarıp kutsamışım keklikler kınalandığında vurulduğunda
kollarımdan asmışın kendimi kına kına gizlendiğinde ihanet
yarısını, gövdemin yarısını pusulara tutmuşum göğsümü
kalanını, diğer yarısını, susanını senden önce
kayınlara çınarlara ardıçlara öpmüşüm namluların ağzını
alıçlara dolamışım kurban yalazlarını….
dönüş yollarına
Yazar yukarıdaki şiirinde de belirttiği gibi “üç kez adını anmışım Güneş’in
Ay’ın yağız Yer’in..” dizelerinde olduğu gibi gerçek yaşamında da “üç kez” ölümle yüzyüze geldiğinde, ön asya kültüründe olduğu gibi “özdek”sel bir duruş sergiler.
Aysaltuk V.Öntaş’ı çağdaşı olan, ya da olmayan (son 1000 yıllık süreçteki) tüm bilinen diğer yazarlardan ayıran en belirgin özelliği; onun betimsel -“imgeci”, “doğacı”- duruşudur. Yazar diğer yapıtlarında da bu duruşunu hiç bozmaz. Yapıtlarında, güçlü “Türkçe” donanımıyla söz dağarını kullanarak, kendine özgü kurmaca söylence (mitos) ler oluşturur. Bu özgün kurmacalarla içinde yaşadığı, kendisinin de üyesi olduğu toplumu; kendinden, önceki toplumun kültürel dokusuyla buluşturmak, yüzyüze getirmek; bir anlamda yazınsal göndermelerle “sarsmak” ister. Bu yazınsal eylemliliğini “gelenek”çi bir biçem -tarz- olarak görmemek gerekir. Bunu “toplumsal bellek”çilik olarak görmek daha doğru olur.
O, bu gün de Anadolu insanının kültüründe taşıdığına inandığı kutsallarını; “Güneş, Ay, Yağız yer, Dağ, Su gibi” doğacı değerlerle kimi “ön” toplumsal ilişki düzenleyicilerini yazınının (edebiyatın) “madde”si yapıyor. Bu yanıyla halkını geçmişiyle ilişkilendirerek, bir tür toplumsal yozlaşmaya, yabancılaşmaya karşı direniyor, duruyor.
Yazarın “dil”deki “kimi”lerine göre bu katı duruşu “çağcıl” bir duruş olarak görülmüyor. Bu anlamda eleştirenleri de yok değil. Ancak, Aysalsuk V. Öntaş’ın aşağıdaki yakıcı, yalın Türkçe’siyle örülü dizelerini okuyunca; onun toplumsal yarınının “Güneş’i” olarak gördüğü “Türkçe” sini de esenlemek gerekmiyor mu?..
“… vay aman yüzlerce ölüm
aman aman milyonlarca leylim
gövdesi gövdemin yolunmuş saçlarını yelden selden alırlar
iki yarısından biridir gelinlerinin kızlarının
sarsar göğü gök göğüslü tomurlarına tutar örterler ellerini
yağız yeri derinden ar yerlerine namus yerlerine
ceylanlar döner göz eriminden dizlerini döver kanatırlar
kana konar gelincik böcekleri bin diş oyuğu yaralar açılır aksı gövdelerinde
örümcek kuşları neyleyim neyleyim benim yaram sargı öksüzüdür
yük alır yüklenir ağaçlar eğili ağılı pençeler çürütür
dalıp dalıp uyanıp uyanıp kurutur ağacı ormanı
dizlerini döver analar Sarı Saltuk’un usunu
Pir Sultan’ın namusunu sürer
namlulara yakarılar….! Aysaltuk V. Öntaş
Yazarın yazınsal yaşamında “önem”sediklerinin, kendisinin de içinde olduğu 68′ lilerin; uğruna savaştıkları toplumsal değerlerle bire-bir örtüştüğünü belirgin bir biçimde ayrımsar okuru onu yapıtlarında.
Geçmişinde olduğu gibi onu bugün de”yeni bir toplum yaratma” düşüncesine ” yazın”sal olarak “inanç”la bağlandığını, katıldığını görürüz.
“… bu çakır dikenleri
gülleri kim öper sarı gülüşlü
dudakları kanarken yalan gülüşlü
yaralıyken yılan gülüşlü
kim çukurlara vay aman
karanlıklara kor sevdiklerini talan gülüşlü
kim derisini soyar etinden kaypaklık…”
Aysaltuk V.Öntaş
dizelerinde olduğu gibi “yakın”malı bir biçimde de sorgular aşkı, insanı, toplumu, çağını. Eleştirir sürecinin tanıklarını; “doğa”ya; atalarının, halkının “kutsal”larına sığınır aşağıdaki dizelerde olduğu gibi…
“… ışıksız gecenin rengi düşmüş
hele vay Ay belirtkeli avuçlarıma
soy ulularımın Yer Yükseltileri ayaklarım gök dilimi toprakta
ulaşılmazları hele kim koydu
türküleri acılara bulamanın bir avuç kınayı göğsüme
telleri sazların göğsünde kim gömdü
kördüğüm etmenin gençliğimi
anlamı ne şimdi çakır dikenlerinin
eğri duldalıklarına…”
Aysaltuk V. Öntaş
“AĞAÇ
BU YURDUN ELLERİYSE
KİM NİYE KESER BU ELLERİ…” adlı şiir yapıtından
AY ATA
Ay atam! Niye
Gecenin büyülü Süt dökmüş
Gizemli ışığı. Evcil kediler gibi
Aç sofraların Ağrılı gezer, dolaşır, üzersin
Tuzlu ekmek dilimi, Akşamları, geceleri
Ay çöreği, Sen mi geçimsiz,
Kutlu Atam, Geçim edilemez birisin
Onca komşun, Yoksa gezegen
Gökte yoldaşın varken Yıldız kardeşlerin mi!..
Sen neden Geçimsiz…
Koyu karanlık okyanus
Dalgalarının içinde
Yapa yalnızsın durursun.
Aysaltuk v.öntaş
AĞAÇ BİR ÇOCUKSA ANNE…
Anneciğim, Neden ateşe verirler ormanları,
Dediğin, söylediğin gibi, Dağ, dağ yakar küle çevirirler
“Ağaç bir çocuksa, Tanrıların önünde
kınalı bir kuzuysa Kim, kıyar da
Orman, yağmur gözleriyse, Keser yurdun ellerini
Yurdumuzun elleriyse eğer” Bıçak bıçak, patla palta
Kim, niye öldürür, Sonra da bizleri
Kıyar bu çocuklara! Nasıl büyütürler
Neden sokarlar Kırlangıç yavruları gibi
Bu doyurulmamış Salarlar yurt yurt
Aç kurtları korumasız Ülke ülke…
Kuzu sürülerinin içine. Nasıl severler, okşarlar bizi
Kim bu yeşil örtülü Kıyım makinelerine Dönüştürdükleri elleriyle
Yağmur gözlerini , Kara kara yürekleriyle
Kızgın demirle dağlarlar da Barbarlıklarıyla
Kör eder. Hiçbir şey “olmamış”casına
Nasıl kucaklar, sararlar,
Sığdırırlar yalanlarına
Sevgisizliklerine…
Sonra da bizi, nasıl büyütürler
Kırlangıç yavruları gibi
Salarlar yurt yurt
aysaltuk v. öntaş
“Sevi Bozkırda Ağrılı Büyür” adlı şiir yapıtından;
YARALI GÜLÜŞÜM…
Aysaltuk V. Öntaş
2005 / Ulucanlar Kapalı Cezaevi
OY YARALI GÜLÜŞÜM
ATLANTİS YİTİĞİMİN GİZEMİ
GÖVDEMİN KIZIL TÜKETENİ.
DONMUŞ TOPRAKLARIMIN İÇİNDE
AĞRIYAN GÖĞSÜNÜ AY’A TUTANIM!..
YİTİK BİR GÜNÜN ACILI ÖYKÜSÜDÜR
BU YAŞADIKLARIM.
ANLAŞILIR BULMADIKLARIM.
AĞUSTOS ÖĞLELERİNİN GÖLGELERİNE
GELİNCİKLER KADAR SIRALI, KARALI
KIRMIZI DÜŞERİM TOPRAĞA.
NEREDESİN EY YALNIZLIĞIMIN NEDENİ,
GEÇİLMEMİŞ YURTLARIMIN
YABANIL AĞRISI…
aysaltuk v. öntaş
“Kar Gülüşü” adlı şiir yapıtından;
. 2007 yılında Sincan Kapalı
Cezaevinden yazdığı aşağıdaki dizelerinde;
“ /// Tel örgülere sığınmışım,
kanamışım ///
Tel tel,
lime lime dökülmüş etlerim //
Ağılı dikenlerin kaypaklığı sırtımda /// Sırtlanların,
çakalların sarı gülüşleri ///
Pençeleri etimin üstünde kara,
kirli ///
Yüreğimde sen,
halkım ///
Amcam Yağansu’nun
beşikteki torunu Yarbükü’nın
kınalı elleri bir de… ///
Hoşça kal
bozkır göğümün Mavi Gülüşü ///
Ağlama, yırtma,
kanatma göğsündeki yalnızlıkları,
ayrılıkları ///
Aksaçlı Hanım Ana’mın kucağında
sevgimiz ///
Geride bıraktığım
kınalı
Direniş türkülerim bir de…”
aysaltuk v. öntaş
“ÇEKİN ELLERİNİZİ SEVGİ
ÇİÇEKLERİMİN ÜSTÜNDEN..” adlı şiir yapıtından;
EK BENİ
Süresiz acılarımın Al beni
Yurtsuz ağrılarımın Ekili toprakların akyazgısına
Nedeni çocuk, Işığına tut
Tut beni Yıka yaralarımın ağılı ağzını
Ek beni Göğsündeki başakların
Susuz yaz topraklarının Suyuyla, sütüyle..
Çorak çığılıklarına. Sargısız yaralarımın
Eksikli görüntülerime Yurtsuz ağrılarımın
Aldanma sakın. Gözesi çocuk…
Bir görüngü balkımalarına, Tut beni
Alkımlarına dönmüşüm yönümü, Ek beni
Çöl yalnızlıklarını, Senli ilkyazların bozkırlarına.
Kucaklamışım sen diye. Ağaçlar, çiçekler
Asılı karalığına say beni. Bu ilkyaz da
Gözlerine durduğum gibi. Sensiz açmasınlar taçlarını.
Yüreğine koy Sensiz boyunlarını kırmasın
Al beni, Dallarında küskün ötleğenler
Ekili toprakların akyazgısına Sularında turnalar, şakayıklar.
Işığına tut Ağıtlar, yurtsuzlar için ilençlidir
Yıka yaralarımın ağılı ağzanı seni beni kınalar belleme…
aysaltuk v. öntaş
“ İMGELER DE DOĞURGANDIR
ÇOĞALIRLAR BİZİMLE…” adlı şiir yapıtından;
KURT ARDILI..
Sevinç yitiği Yüreğim
Günlerin ağrıları sarmış Kentlerin varoluşlarındaki
Her bir ağacı. Çocukların yüreğinde duruyor,
Su da nergislerin Düşüncelerim
Kızıl gözlerini almış Onsekizlik sürgünlerde
Yaban uzaklığı Ayrılıklar… Gözlerim
Gözlerindeki ışıltıları Doğduğum topraklardaki gibi
Yıkayan Güneş, Mavi duruyor.
Aynı sıcaklıkta Ben dağlardayım
Kızıllıkta değil.. Tanrılar göksel tapınaklarında
Sırtımdaki kurşunların, Büğetlerin, engellerin
İhanetinin belirtgesi. Yetmediğini görüyorlar.
Her bir yaramın ağzı Her gün az
Sırtlan, çakal pençesi, Direniş türküleriyle
Yüreğimi tutanlar, Daha çok kahroluyorlar.
Usuma, belleğime, Ölüyorlar daha çok.
Göz göz Her şafakta
Kor kor dolanlar, gelenler Alan, meydan kurdurdukları
Yurt çocuklarım, Darağaçlarının ipleri
Gelecek günlerimin Omurga kırıyor
Kızıl gülenleri Boyun kırıyor.
Öcümün karanfilleri.. Boyunları kırılmış
Akşamın karanlığına Kurtlar tutmuş kentleri,
Dolanay sırtında gelenlerim, Dağ doruklarını.
Kavgamın ardılları. Gömütlüğün tellerine
Öcümü kınalayanlar, Parçaladıkları yüreklerini
Kar düşürenler dağları, Asmış karacalar,
Gövdemi soğuk Kınalı, sıralı turaçlar
Demirlerin, Öç, öfke dağ doruklarının
Prangaların tutanı bilenler, Kayaçlarına yazılmış
Doğacak çocuklarımın Kurt ardılı
Damarlarında akışımı, Yeni doğanlarım…
Dalga dalga Sesleri okyanus,
Yüreklerinde yeniden Yeğinlikleri nehir debisi
Doğuşumu izliyorlar Geçer, büyür
Daha çok Dalgaların diliyle
Dolunay türküsü.. Vurur karanlıkları
İçimdeki karşıtlıklar Kan kızıl kaypaklıkları…
a.v.öntaş