“GÜN” ü ANLATAN // NANAN İNSAN USU ( AKLI ) aysaltuk v. orçun öntaş // Mart 2022 // Antalya
Ağrılı, acılı günlerle “sınanıyor” insanlık; 19’ncu yüzyıla sığdıramadığı on’larca “katliam” larla, kıta’ları “tür” mezarlığına dönüştüren insan “aklı”; 20’nci yüzyılın “ilk çeyreği’ ne dek, kesintisiz sürdürdüğü ahlak, değer dışı kıyım’ları, katliam’ları yeter’li görmemiş olmalı ki ; imdi de, “Ultra // Teknolojik (!) birikim’lerle / yetkin’liklerle ürettikleri daha gelişmiş (!) ölüm araçlarını kullanarak, UKRAYNA’DA tanımsız yöntemlerle, insanın, insanlığın, tür’lerin ölümlerini, yok edilişlerini utanç sarmal’larıyla, üzünçle izliyoruz. Her an, saat; yeni “kan”lı kıyım görüntüleri iletişim araçlarıyla dünya’ya “servis” edilirken, yüreğimiz, canımız acıyor, yanıyor; Tüm bu olanlardan, yaşananlardan insan, insanlık; ne kadar “utanç” duyuyor diye, kendimizi sorgularken; us’unu (aklını), yüreğini “güncel, siyasal tercih”lerinin “parantez”ine almış insan yığım’larının, öbek’lerinin öğretilmiş, koşullandırılmış alışkanlık’larına, duyarsızlık” larına tanık oluyoruz. İletişim teknoloji’lerinin sınırlarıyla kuşatılmış bu “çağdaş” “haz” tüketicisi öbek’lerin , tüm insan toplulukları için büyük bir sorun oluşturdukları görülüyor. İnsanlığın ortak aklı, geleceği adına bu “sürdürüm” cü, bulanık süreci yad’sıyor, yerleşik kültürler bakımından da son derece çekince’li buluyoruz. Ukrayna Gerceği’yle birlikte Kıta coğrafya’larındaki “insan / tür” kıyam’larını umursamayan “küresel” kirli “aymaz”lığı, ortak insan us (akıl)’unun neresine konumlandırılacağıyla ilgili bir “fikrimiz” yok değil kuşkusuz !.. “Emperyal” Güç’lerce “yazgı” ya dönüştürülen tüm kıta’lardaki “Katliam”ların “seçil’i” yeni “uygulama” alanı; Ukrayna kent sığınak’larının karanlık, soğuk beton “zemin” lerinin üzerinde, sağın (doktor)’sız, ilaçsız hayata gözlerini açmadan, bir yabanıllığa, barbarlığa “kurban edilen bebeklerin, çocukların, kadınlarla, tüm tür’lerin kıyıma, yıkıma uğratılması karşısındaki umarsızlığımızı anlatacak sözcük, anlatı yığım’ı bulamadığımızın bilinmesini isteriz. Kısaca tüm kıtalarda sürdürülen “barbar”lık, yeğin’lik, imdi de; “övünçlü (!) “ kıyım araçları’yla, en yabanıl ölüm “füze” leriyle Ukrayna Halkı yüreğinden vuruluyor. … Utanç içinde kendini sorgulaması beklenen insan, insanlık; tüm kıta’larda; dün olduğu gibi bugün de kıyım sevici’leri taraftar‘larının yengi’li alkış’larının ürkü’tücü sesleri tırmalıyor kulaklarımızı!.. Benzeşik’leriyle birlikte, tarihin yaralı belleğine konumlandırdığımız sorgu eksiği tüm “çocuk / tür” çığlık’ları da donmuş nehir’lerin, ırmak’ların üzerinde üzünçle “ipil” diyor, yankılanıyor; daha çok yıkılıyoruz, kahroluyoruz, ölüyor vicdanımız, aklımız. … İnsanlık dün olduğu gibi bugün de ; “ Soy / ırk / inanç / ideolojik “ “bağımlı”lıkları önceleyerek, parlatarak; bir kez daha “kirli bağnaz taraftar” larını güncelliyor; yeni, daha “tutku”lu taraftar’lar, “kurban”lar yaratıyor. Sonra da bu kirli parlatıcı’lar; imgesel, düşünsel, saplantılı “ideolojik “ “kayma”larla donatılarak ‘köle’leştirilirken, adan’mış (!) bu yeni ‘kutsal parya’ların; birlikte yaşadıkları “mağdur / mazlum” insan öbek’lerini zehir’leyerek, düşünme yeti’lerini kilit’lediklerini görüyoruz. Süreç içinde bu “edilgen” “çağdaş parya”lar; efendi’leri tarafında çeşitlendirilmiş “Kirli bohça” larıyla birlikte hayatın tüm alanlarına konumlandırılarak; sabah/akşam yeni “kotarıcı” büyük siyasal Kahraman (!)’ ları, Kurtarıcı (!)’lar’ı öğretilmiş hastalıklı güzelleme’lerle, “çok bilmiş aydın (!)’larla, sistem kucaklayıcı’ların “kirli” bulanık yöntem’leriyle kendi toplumlarına “olur” latma çabalarını, üzünçle izliyoruz. Acı olan şu ki, Alıcısı da satıcısı da insan olan bu “büyülü” masalsı (!) alışkanlıklar; Tüm Kıta’lardaki kıyım’ları, katliam’ları süreçlere uygun güncelleyerek, engel’lenemez, önlenemez yeni “kıyam”ların özne’lerine dönüştürülüyor !.. // … // Toplumdaki “konum”lanmamızın özdek’sel “ölçüt” lerine dönüştürdüğümüz konut’larımızdaki “Devasa Ekran (!)’ların karşısında; elimizde “haz” nesneleriyle Tüm Kıta’lardaki yıkımları, katliam’ları, içimizdeki “utanç” duvarlarını yıkarak. … izlettiriyor bize insan, insanlık. … Hani Şair Diyor Ya…:
“ … Kim sürdü acıları // ekmek dilimlerinin üstüne // kim ağrıları // ayrılıkları biberonlara koydu // sofralar kurdu çakallara // sırtlanlara //ateşe verilmiş //yüreğimin üstüne …” Tigin Orçun öntaş
…” Sayın aysaltuk v.o. öntaş’ın konuyla ilgili çözümleme’lerine bir süre ara vererek; bu hep böyle mi sürecek? Sorusu’nun yanıtını arayanlara da; evgili Tigin’in yayımlanmış “eser”lerinden seçtiğimiz aşağıdaki dizeleri’ni, yararlı olması dileğiyle paylaşıyoruz. .… Aysaltuk v.Orçun Öntaş // Asyatik Dilleri Bilim Merkezi // Edebiyat Kurulu
“ … Sen de // Duy // Gör // Sorgula çocuk / Ölmeden su / Dal // Ağaç / Ozanların dizeleri / Kavalımın sesi / Kurt Alfalarının sevişenleri // …” Tigin Orçun öntaş
Karabağ, Bosna, Ruanda … Kıyam’larının ardından …
“ …
/ Dün’e dön / bak halkım / tarih tuzak’larıyla / / uzaklıklarıyla ölçülmez / bilinmez salt // doğa her bir karşıtlığı / senin gibi // çoklu yaratmıştır / / hiçbir karşıtlık / tartıda // bir terazinin eşiti görülmez // aklar her seferinde // aklı // vicdanı karışık olanı // Unutma / senin yansız / tarafsız olmanla / büyür // güler çocuklar // türler // // tüm kıtalar // bebekler beşiklerinde uyuduğunda // büyüdüğünde // mutlanır masallar // destanlar / insanlık / Gel / bir değil / bin kez / milyon kere düşün / geçir sırat köprüsünden günahlarını // aklın gücü // aşk gibidir // özgürleştiğinde // toprak üstünde durur / kalır hep // ışığa döndüğünde // ağaca / suya / çocuğa baktığında // // güzeldir vicdan // akıl /
/ unutma // Ben dedim di // değil inan benimkisi / aklının / gönül terazinin / dışında tut beni / bir kez daha söylüyorum / ozanlar aklın / halkın tahıl ambarıdır / … // gel dinle / “heder” etmez seni şairlerin. …” Tigin Orçun Öntaş
Aysaltuk V. Öntaş, konuşma-yazma diliyle diğer tüm dilsel donatıları, “Anadil Türkçe”mizin değerleriyle kurallarıyla oluşturarak, yazınsal üretimde bulunmaktadır..
Türk yazınında; kimi aydınlarımız; Türkçe olmayan sözcüklerle, kuralları; “…Türkçemizin değerleri, kuralları; kutsal bir “MİRAS”ı gibi algılayarak yazınsal üretim yapmayı sürdürmektedirler. Bu algı, dilsel duyarsızlık, Selçukludan başlayarak, günümüz aydınlarınca da sürdürülmektedir. Aydınlarımızın bu duruşları, duyarsızlıkları sonucunda” Türkçe söz varlıklarımızın giderek yok olmalarının nedeni olmakta, yazarlar, aydınlar böylelikle kendi anadillerinin yok olmalarının öznesi konumuna gelmektedirler.
HER ŞEY “TÜRKÇE”MİZ İÇİN!…